Final/2

104K 3.1K 3.6K
                                    

Bazı acılar vardır ve bunları dindirmek ne yazık ki mümkün değildir. İnsanlar acılarını bir şekilde kapatırlardı veya üstesinden gelirlerdi. Ne yazık ki bu durum üstü kapatılacak gibi değildi. Ölüm hiç olmadığı kadar ağır ve yük vericiydi.

Ölümü nasıl unutabilirdiniz ki? Hayat çok sevdiğiniz birini elinizden almıştı ve siz bunu acı bir şekilde tanık olmuştunuz. Genç delikanlının yaşadığı ise tamda buydu. Sevdiği kız toprağın altında cansız bir şekilde yatıyordu ve o sadece ağlamakla yetine biliyordu. Zaten elinden başka ne gelirdi ki?

Genç adam mezarın yanına oturdu ve yağan yağmuru umursamadan mezara sıkıca sarıldı. Sanki böylelikle Bade'ye sarılacak gibiydi. Genç kızı o kadar çok özlüyordu ki bunu tarifi imkansızdı. Son bir aydır yaptığı gibi yine mezarının yanına gelmişti. Zaten gelmeden durduğu bir gün var mıydı ki?

Dolan gözlerini kırpıştırdı ve kafasını gökyüzüne doğru kaldırdı. Artık sabrı kalmamıştı. Hayat onun için pek sıcak ve güzel geçmemişti. Aşkından bile vazgeçmişken sevdiği kızın ölmesi refah mıydı?

Siyah saçları iyice ıslanmıştı ve rengi daha da koyulaşmıştı. Vücudu hiç olmadığı kadar titriyordu ve bakılmaya muhtaç bir hali var gibiydi. Duruşunu düzeltmeye çalışarak genç kızın mezarına iyice yaklaştı. Güçsüz ellerini ıslak toprağın üzerinde gezdirdi. Sanki böylelikle onu seve bilecekti.

"Özür dilerim." dedi kısık ve muhtaç bir sesle. Kendini tutamayarak ağlamaya başladı. Genç adam hüngür hüngür ağlıyordu. Yaptıklarından o kadar pişmandı ki bunun tarifi olamazdı.

O nasıl bir insandı böyle? Nasıl başkasının hatasını genç bir kıza yıka bilmişti? Kendinden utandı, kendinden nefret etti.

Artık her şey için çok geç diye düşündü. Ölüm hiç olmadığı kadar gerçekti. Acı ise hiç olmadığı kadar yoğundu. Genç adam göz yaşlarını silmek için uğraşmadı. Daha çok akmaları için izin verdi. Böylelikle ruhu bir nebze de olsa huzur bulabiliyordu.

Yanında durun genç kıza aldırmadan mezara sarılarak kendinden geçmiş bir şekilde ağlıyordu. Teselliye muhtaç bir hali vardı.

"Gidelim Tolgay. Hasta olacaksın."

Genç adam başını iki yana salladı. "Onu bırakamam ki. Tek başına korkmaz mı?"

Genç kız dolan gözlerini kırpıştırdı ve göz yaşlarını zorlukla geriye itti. Ağlamamalıydı. Buraya Tolgay'a destek vermek amacıyla gelmişti. Ağlarsa nasıl destek verebilirdi ki?

"Bade güçlü biz kızdı. Bırak huzur içinde uyusun."

Tolgay mezara sarılmayı bıraktı. Üstü kir ve çamur içindeydi. Ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerini genç kıza dikti. Gözlerinin ışığı sönük ve bitkindi.

"Onu çok özlüyorum Beril."

Beril buruk bir şekilde gülümsedi. Tolgay'ın Bade'yi bu kadar sevdiğini tahmin edemiyordu. Açıkçası bir hayli şaşkın ve üzgündü. Keşke her şey daha farklı olsaydı dedi içinden. Bunun olması için ve Tolgay'ın iyi hissetmesi için her şeyi yapardı.

Yere doğru eğildi ve Tolgay'ın kolundan tutarak onu yerden kaldırmaya çalıştı. Tolgay ise Beril'e zorluk çıkarmadan yerden kalkmıştı. Tolgay son bir kez daha arkasına baktı ve üzgün bir şekilde mırıldandı.

"Tekrar geleceğim. Kendine iyi bak."

Gözlerini ıstırapla kapattı ve Beril'in koluna girerek yürümeye başladılar. Tolgay Bade'nin mezarından uzaklaştıkça daha da güçsüzleşiyor ve üzülüyordu. Oda biliyordu ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

ZindanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin