Bölüm-53

59.4K 1.9K 282
                                    

Bazen burnumuzun dibindeki gerçekleri göremezdik. Bu gerçekler bize o kadar yakın olurdu ki fark edemezdik. Bunları öğrendiğimiz de ise aptal olduğumuzu düşünürdük. Aslında işler öyle değildi. İnsanlar genellikle yakınında olan olayları pek fark edemezlerdi. Bunun sebebini bende bilmiyordum ama bunlar kesinlikle doğruydu.

Tolgay bana aşıktı!

Söylemesi bile tuhaftı ama onun bana aşık olduğu gerçeğini bir türlü kabul edemiyordum. Bana bin bir türlü acı çektirmişti. Bunların nedenini şimdi anlıyordum. Annemin suçunu bana yüklemişti. Halbuki benim hiçbir şeyden haberim yoktu. Suçsuz bir insana bu denli acı çektirmek doğru muydu?

Bana aşık olması bir şey değiştirmezdi. Ben ona sadece çekici ve yakışıklı buluyordum. Ona bir duygu beslemiyordum ki. Belki başta bana normal ve sıradan yaklaşsaydı bir adım atabilirdik ama bu artık imkansızdı. Bu kadar yaşanmışlığı bir kalemde silip atamazdım.

Yaralar kapanmıyordu. Aksine gün geçtikçe daha çok acıyordu. Üzgünüm Tolgay, sen benden çok şey çaldın. Hiçbir şey olmamış gibi seninle konuşamam. Aşkını kalbine gömmekten başka seçeneğin yok.

Yanaklarımı şişirdim ve oturduğum yerden uyuşuk adımlarla kalktım. Dün Tolgay'ı odanın ortasında yapayalnız bırakıp çıkmıştım. Belki gerçekler ağır gelmişti belki de ondan bu tepkiyi beklemiyordum. Bana aşık olduğunu söyleyen bir insana ne denebilirdi ki?

Kötü bir kız olsam duyguları ile oynardım. Bunu yapmaya hakkım olduğunu düşünüyordum. Bana yaptıklarının yanında bu devede kulak sayılırdı ama ben böyle bir insan değildim. Daha fazla karmaşa istemiyordum. Hem benim tanımak istediğim birisi vardı.

Yanında olduğum zaman bana iyi gelen birisiydi. Kesinlikle ona şans vermemi hak etmişti. Kaybedecek neyim vardı ki? Denemeden sonuçlarını göremezdik ve ben bu yüzden Çağrı ile bir adım atmaya çoktan karar vermiştim. Ondan hoşlanıyordum. Zaten hoşlanılmayacak bir insan değildi. Naif ve tatlı halleri ile tam bir beyefendiydi.

Tolgay ile kıyaslandığında Çağrı mükemmeldi benim için. Hem onu niye Tolgay'ı ile kıyaslıyorsam? Onları aynı kefeye koymak saçmalıktı.

Kafamı iki yana salladım ve saçlarımı pek özenmeyerek taradım. Aynadaki yansımam farklı olsa da iyi hissettiriyordu. Yavaş yavaş kendimi toparlıyordum. Yüzüm eskisi kadar çökük değildi. Gözlerim de yanan ışık ise umudumun son kırıntılarıydı.

Bugün okula gidecektim. Çağrı'ya söz vermiştim. Zaten ilk sınavlarının neredeyse hepsini kaçırmıştım. Biran önce derslerimi düzeltip önüme bakmalıydım. Pes etmek istemiyordum. Zira bunu yapmam demek ölmem demekti ve ben ölemeyecek kadar bitkindim. Tanrı'nın bize sunduğu harika hediyeyi kendi ellerimle yok etmeyecektim.

Odamın kapısını açtım ve yavaş adımlarla merdivenden aşağı inmeye başladım. Ev sesiz ve sakindi. Dünkü yaşananlar aklıma gelince böyle olması tabi ki de normaldi.

Annem her şeyi babama anlatmıştı. Bunlar ben yokken yaşanmıştı. Babamın nasıl yıkıldığını tahmin edebiliyordum. Kaç yıllık eşi onu aldatmıştı ve bu hiç beklemediği bir yerden gelmişti. Annemin hala neden bunu yaptığını anlayamıyordum. Aşk gerçekten bu kadar kuvvetli miydi ya da annem gerçekten o adama aşık mıydı? Bunlar kafa karıştırıcı konulardı.

Annem ve babam ayrılacaklardı. Halbuki ben onların birbirine sıkı sıkıya aşık olduğunu düşünüyordum. Babamın öyle olduğuna dair bir şüphem yoktu. Peki annem? İşte bu soru kalbimin ağrımasına neden oluyordu.

Elim istemsiz enseme gitti ve yavaşça orayı kaşıdım. Ardından askılıktan aldığım ceketi üzerime giydim. Hava git gide soğuyordu ve ben hasta olmak istemiyordum. Önlemimi alsam iyi olacaktı. Ufak sırt çantamı da taktım ve dış kapıyı açarak evden ayrıldım.

ZindanWhere stories live. Discover now