Bölüm-30

76.6K 2.4K 312
                                    

Hayallerimizin tükendiği yerde umutlarımız başlardı. Bu bir vazgeçiş değildi, tam tersine hayata tutunmaktı.

Tolgay'ın isteği hayret vericiydi. Benden böyle bir beklentisi nasıl olabilirdi? O ve ben zıttık. O ne kadar siyahsa ben o kadar beyazdım. Başka türlü nasıl ifade edebileceğimi bilmiyordum. 

Umut ediyordum. Belki bir gün bu beladan kurtulup hayatıma devam edebilirdim. Eski hayatımı çok özlemiştim. Hemde hiç ummadığım kadar. 

Tolgay'ın sıcak bedeni bütün hücrelerimi adeta yakıp, küle çeviriyordu. O benim için tehlikeliydi. Bunu anlamak için bir çaba harcamaya gerek yoktu. Onun yanında kontrolümü kaybediyordum. Bendeki etkisi büyüktü. Ne kadar bunu kabullenmek istemesem de sonuç buydu. 

Kahve ile harmanlanmış gözleri benden cevap bekliyordu. İşin aslı onla uyumak istiyordum. Ne kadar ondan nefret etsem de bu duyguyu tatmak ve yaşamak istiyordum. Bu istek daha çok bedensel bir çekimdi. Mantığımı saf dışı bırakması da cabasıydı.

"Yoksa, tek başına uyumak seni korkutuyor mu?"

Tolgay inci dişlerini göstererek güldü. Bu gülüşü moda dergilerinin kapaklarını süslemeliydi. Ya da dünyanın sekizinci harikası olarak kayıt altına alınmalıydı. 

"Sence korkacak birine mi benziyorum? Bebeğim,daha beni tanıyamamışsın." 

Ondan uzaklaşmak isteyerek bir adım geriledim. Böylelikle daha rahat düşünebilirdim. Zira onun etki alanındayken mantıklı düşünmek imkansızdı.

Derin bir nefes aldım ve çıplak olduğunu görmezden gelerek bakışlarımı kaçırdım. Karşımdaki görüntü oldukça dikkat dağıtıcıydı ve lanet olsun ki hormonlarım devredeydi.

"Seni gayet iyi tanıyorum. Sözünü tutacağına nasıl emin olabilirim?"

Omuz silkti ve kendini yatağa attı. Büyük ve iri cüssesi ile yatağı kaplamıştı. Bana gülerek bakması da sinir bozucuydu. Resmen benle alay ediyordu. Bu ona ayrı bir zevk veriyordu. Bu tartışılamaz bir gerçekti.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Geceyi burada geçirmeyi kabul etsem bile annem evde yokluğumu fark edebilirdi. Yatağımın boş olması benim için kaçınılmaz bir facia idi. Bunun açıklamasını anneme yapamazdım. En kötüsü ölüm fermanımı kendi ellerimle imzalardım. Hem yarın okulda vardı. Eşyalarımın hepsi evdeydi. Sabah eve uğramadan okula gitmem imkansız gibi bir şeydi. 

"Sabaha kadar sevişelim demedim bal kafa, alt tarafı birlikte uyuyacağız."

Bunları bu kadar rahat dillendirmesi beni deli ediyordu. Sonuç olarak birbirimizden nefret ediyorduk ve benle uyumak istemesi saçmaydı!

"Öyle bir şey rüyanda bile olamaz. Fazla film izliyorsun Tolgay." 

Geniş omuzlarını yatağın başlığına yasladı. Bakışları alay barındırıyordu ve beni küçük gördüğü belliydi. 

"Rüyamda olmadığını nereden biliyorsun hayatım?"

Yanaklarım kızarırken bu konuyu neden çıkmaza soktuğumu bilmiyordum. Benim ki resmen salaklıktı. Zira yanlış kulvarda koşuyordum. 

"Çeneni kapatır mısın?" 

Derin bir kahkaha attı. Ses tonu kuvvetli ve yüksekti. Aylin abla ile Samet amcanın odaya doluşması an meselesiydi. 

"Biraz daha sesini yükselt! Bütün mahalle duysun." 

"Benim için hava hoş. Sen kendin için endişelen." 

Gözlerimi devirdim ve yavaş adımlarla Tolgay'a doğru yürümeye başladım. Ona doğru yaklaşmam ile bakışlarındaki alay sönmüştü. Bakışları sert ve sarsılmazdı. Bu ona özgü bir şeydi. 

ZindanWhere stories live. Discover now