Bölüm-43

65.3K 2.1K 375
                                    

Tehdit? Ne kadar iğrenç bir şeydi değil mi? Zorla size bir şey yaptırılması kadar kötü bir şey olamazdı. Bu hayatın en zor yaptırımı olabilirdi. Bilakis benim için öyleydi.

Tolgay akıllanmaz bir şekilde benimle uğraşıyordu. Beni kolay lokma olarak gördüğü aşikardı. Zira kendimi savunamayacak kadar güçsüz ve acizdim.

Şuan sığınacak bir liman arıyordum. Kesinlikle bu Tolgay değildi. Çağrı olması muhtemeldi ama ona da ümit vermek istemiyordum. Ona karşı bir şey hissetmiyordum. Kabul, aramızda bir çekim vardı ama buna farklı anlamlar yükleyemezdim. Ya da yüklemek istemezdim.

Tolgay bana ölüm sorusunu sormuşken damarlarımdaki kan durmak için izin istiyordu. Beynim algılama yetisini çoktan kaybetmişti ve mezarını kazmaya hazırlanıyordu.

Nasıl her seferinde elimi kolumu bağlıyordu? Cidden bu kadar güçlü müydü? Ya da ben acizim diye mi bu kadar güçlüyd? İnanın bunu bende bilmiyordum.

Tolgay gevşekçe kollarını göğsünde birleştirdi ve alayla konuşmasını sürdürdü. "Cevabını bekliyorum güzelim. Dur, acele etme istersen. Zira tıpış tıpış geleceğini ikimizde biliyoruz."

Lanet olsun! Benimle resmen oyun oynuyordu. Beni ne kadar yıktığının farkında değil miydi? Karşımdaki adam insan olamazdı. Onu tanımlayacak kelime bulamıyordum. Bu kadar küstahlık fazlaydı.

Sinirle konuştum. "Siktir git Tolgay!"

Kendimi kaybetmiştim. Aslında bu benim için bir nevi iyi idi. En azından yaptığım hareketlere anlam yükleme gereksiniminde bulunmuyordum.

"Yürü gidiyoruz. Sana soranda kabahat." Tolgay elini uzattı ama Çağrı iri cüssesi ile önüme geçmişti. Beni sonuna kadar koruyordu. İnanamıyordum!

"Kız gelmek istemiyor. İkile babalık."

Çağrı'nın böyle konuşması tuhafıma gitse de aldırmadım. Çünkü Çağrı hiç görmediğim kadar sinirli ve öfkeliydi. Bunun tek sebebi de Tolgay'dı.

"Sana sormadım ufaklık. Ben istediğimi alırım. Yolumdan çekil şimdi."

Tolgay'ın keskin sesi beni anında bumbuz etmişti. Söz konusu Tolgay ise kesinlikle yapardı. Sonunda ne olacağı umurunda bile olmazdı. Buna maalesef ki şahit olmuştum. Hem de en acı şekilde.

"Sıkıyorsa al bakalım. Görelim ne yapacakmışsın!" Çağrı'da burnunun dikine gidiyordu. Sinirden yüzü kıpkırmızı olmuştu. Damarları ise şişmiş patlamaya hazır bir volkanı andırıyordu. Çağrı'ya yatıştırmak istercesine elini tuttum. Bu bakışlarını neyse ki bana çekmişti.

"Uyma şuna lütfen. Hadi içeri geçelim."

Tolgay ise kızgın bir şekilde birleşen ellerimize bakıyordu. O kadar sinirliydi ki şuan ikimizi şuracıkta yakabilirdi. Ama buna izin vermeyecektim. Beni mahvettiği gibi Çağrı'yı mahvedemeyecekti.

"Sana son kez soruyorum bal kafa. Gelmiyor musun?"

Bakışlarımı Tolgay'ın zifiri karanlık gözlerine sabitledim. Çağrı'dan güç alırcasına konuştum. Uzun zamandan sonra ilk defa böyle hissediyordum.

"Defol Tolgay. Cehennemin dibine git!"

Tolgay'ın ifadesi sarsılır gibi oldu. Benden böyle bir tepki beklemediğini biliyordum. İşin doğrusu bunu kendimden ben bile beklemiyordum.

Tolgay beklediğim gibi sert ifadesini hemen toparladı ve işaret parmağını tehditkar bir şekilde havada sallayarak konuştu. "Size yapacağımı bilirim ben. Bu söylediklerinize ikinizi de pişman etmezsem bana da Tolgay Parçak demesinler."

ZindanWhere stories live. Discover now