Bölüm-36

72.9K 2.2K 315
                                    

Medya: Tolgay

***

İnsanlar sabrımızı zorlardı. Biz onları görmezden gelirken onlar kendilerini üstün görürlerdi. Halbuki biz onlarla uğraşmak istemezdik. Muhatap olmayı bile gerek görmezdik. Ama onlar bizden korkuyorlar derlerdi ve ufak akıllarıyla bizimle alay ederlerdi.

Artık onlara hak ettikleri cevabı verecektim. İnsanların kaleminden konuşmasını iyi bilirdim ve ne isterlerse onlara verecektim.

Adımlarım hızlı ve sertti. Selen ise şaşkınlıkla yerinde kalakalmıştı. Haddinden fazla ruj sürdüğü dudakları fazlasıyla iticiydi. Bende makyaj yapmayı severdim ama Selen işin bokunu çıkarmış ve kendini boya küpüne batırmıştı.

Çağrı'nın arkamdan geldiğini biliyordum. Beni durdurmak istiyordu. Ya da benim zarar görmemi istemiyor olabilirdi. Kimi kandırıyordum ki? Çağrı'nın beni umursadığı falan yoktu. Zira umursasaydı bana sorma gereksiniminde bulunurdu. Ama o tam tersine kendince hükmünü vermişti.

Selen'in yanına vardım. Oda kaşlarını çatmış durumu anlamaya çalışıyordu. Salağa yatmakta üstüne yoktu. Şeytana pabucunu ters giydirirdi. Buna bütün servetimi yatırırdım.

Elimi kaldırdım hızla suratına tokat attım. Elimin içi yanarken onun yanağı düşünmek istemiyordum. Kızıl saçları yüzünü kaplarken suratı yana çevrilmişti.

Herkes nefesini tutmuş bizi izliyordu. Nasıl olsa önlerinde bir daha bulamayacakları bir film dönüyordu. Onlara da hak veriyordum açıkçası.

Çağrı yanıma geldi. Göz ucuyla ona baktığımda kararsızlıkta yüzüyordu sanki. Olaya müdahale edip etmemek arasında gidip geliyordu.

Selen kafasını çevirdi. Gözleri çakmak gibi olmuş alev alev yanıyordu. Onu herkesin önünde rezil etmiştim. Havalı kız imajı zarar görmüştü. Bu onun için büyük bir kayıptı .

"Ne yapıyorsun sen?"

Ses tonu çığlık atar gibi çıkmıştı. Bu durum midemi bulandırdı. Ben bu kızla nasıl aynı ortamda bulunup eğlenebilmiştim. Onu da geçtim ben bu kızla arkadaşlık kurmuştum. Her ne kadar sıkı bir bağımız olmasa da sonuçta arkadaştık. Ortak bir paylaşımda bulunmuştuk.

Tanrım! Nasıl dayanmıştım ben buna. Bu kadar mı kör olmuştum? Tuhaftı, hem de hiç olmadığı kadar.

Derin bir nefes aldım. Selen'in aksine gür ve tok bir sesle konuştum. "Senin gibi bir orospuya haddini bildiriyorum."

Selen'in gözleri şokla açıldı. Buna ilaveten yanında duran kızı yeni fark etmiştim. Esmer teni ve güzel sayılabilecek yüzü ile bu kız Betül'den başkası değildi. Ondan en az Selen kadar nefret ediyordum. Bu nefretimde her geçen gün artıyordu.

"Doğru konuş Bade!"

Selen'in yanakları sinirden kıpkırmızıydı. Ses tonu ise çatallaşmış, henüz yaşadığı şoku atlatamamıştı. Benim neden böyle davrandığımı henüz çözememişti.

Kollarımı göğsümde birleştirdim ve alaylı bir ifade ile Selen'i baştan aşağı süzdüm. Bakışlarım daha çok iğrenti ve nefret barındırıyordu.

"Hadi ya! Bunu sen mi söylüyorsun?"

Çağrı araya girmek ister gibi oldu ama anında bakışlarımla onu susturdum. Oda sessizce bu isteğime uymuştu. Zira elinden gelen bir şey zaten yoktu.

"Karın ağrın ne senin Bade?"

Kollarımı çözdüm ve yüzüme düşen saçımı hınçla arkaya ittirdim. Yerimde duramıyordum. Üstüne atlamamak için kendimi zor tutuyordum.

ZindanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin