10. Bölüm "Dövme meselesi"

61.4K 2.2K 306
                                    

Instagram: dolunaayyz

Kuyu. Başıma ne işler açacaksın çok merak ediyorum.
"Hadi bakalım."

Beni beklemeden ilerlemeye başladı. İçlerini çok merak ettiğim siyah kapılardan birisini açtığında içeriye geçtiğimde burasının bir dinlenme odası olduğunu gördüm. İçeride bir kanepe ve gardırop vardı. İleride gördüğüm kapı da lavabo olmalıydı.
"Bu ve karşıdaki siyah kapılı oda boksörlerin hazırlık odası. Dinlenme odası da diyebiliriz."

Güzel odaydı. Karşı odaya girme zahmetinde bulunmadan çaprazındaki kapıyı açarak içeriye girdiğinde ben de arkasından girmiştim.
Burası bir dövme odasıydı. Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Çok güzel bir odaydı. Her yer farklı farklı simgelerle doluydu. Araf'a döndüğümde gülerek bana baktığını gördüm.

"Burası da dövmelerin yapıldığı yer. Yılan dövmeleri burada yapılır."

"Ne kadar güzel."
Belimden tutarak beni dışarıya çıkartıp aşağıya inen merivenlere yöneldi. Gözlerimi Yusuf'un öldüğü yere gittiğinde elimden tutarak mavilerine bakmamı sağladı.
"Burası cezaların verildiği yer. Ve en büyük ceza yeriyse."

Eliyle sağ tarafı gösterdiğin de bakışlarım o muhteşem yeri buldu. Tüylerim diken diken olmuştu. Kocaman bir fanusun içerisinde bir sürü çeşitte olan yılanlar vardı. Bir adım gerilediğimde sırtım araf'ın göğsüyle çarpıştı. Yanağımı yanağına yaslayarak fısıldadı.

"Beğendin mi?"
Beğenmiştim. Oldukça güzellerdi, aynı zamanda oldukça ürkütücü.

"Araf hiç bu işleri bırakmayı düşünmedin mi?"
Merakla ona doğru döndüğümde sıkıntıyla nefesini verdi.
"Dila bu işleri ben ele almak zorundaydım. Babamdan sonra bana kaldı."

"Başka..başka ne iş yapıyorsun?"
Ardarda yutkunarak bana bakarken gerginlikle söyleyeceği şeyi bekliyordum. Umarım bana kötü bir şeyle gelmezdi. Hoş mafyalığın her şeyi kötü değil miydi? Nasıl iyi bir şey bekliyor olabilirsin dila!
"Silah ticareti."
Silah ticareti..silah ticareti..
Ben nasıl bir şeyin içine düşmüştüm. Anlamak istiyordum ama anlayamıyordum.

"Ben kraliçe olmak istemiyorum."

Gözlerinde donmuşluk ifadesini gördüm. Zorlukla yutkundum ağlamak istiyordum, ben kraliçe olmaya mahkum edilmiştim. Kaşları anında çatılırken sert sesiyle konuştu.
"Bunu sen yaptın Dila. Buraya gelerek kraliçe olmayı sen seçtin ben değil. İster miydim zannediyorsun? Seni bu işlere karıştırmayı ister miydim zannediyorsun! Ama bunu sen yaptın. Sana vazgeç dedim vazgeçmedin, inatla buldun!"

"Bırak bu işleri o zaman, yeni bir hayat kur. Ya annelerimize bir şey olursa? Buna nasıl dayanacağız Araf."

"Mutlu muyum zannediyorsun? Ben bu hayatı seçmedim. Bana bu hayatı zorla verdiler!"
Sinirden çıldırmış bir şekilde bağırırken elleriyle etrafı gösterdi.

"Kuyu ya düşen bir daha çıkamaz!"

"Ben de çıkamadım! Ve kral oldum!"

Göz yaşlarım artık dayanamadan akarken Araf ağladığımı gördüğünde gözlerindeki sinir gitmiş yerine şefkatli bakışları gelmişti. Başımdan tutarak kendine çekip sıkıca sarıldı. Bir kedi gibi göğsüne sindim.

"Şşt sakın ağlama."

"Ya sana bir şey olursa?"
Kedi gibi mırıltıyla konuştuğumda parmaklarıyla narince çenemi tutarak ona bakmamı sağladı. Gözlerindeki pırıltılarla gülümseyerek tatlı bir fısıltıyla konuştu.
"Bana bir şey olmasından korkuyor musun?"

Ne dediğim yine aklıma gelmişti. Şokla gözlerim büyüdü. Ben ne demiştim öyle. Kollarının arasından sıyrılarak kaşlarımı çattım.
"Hayır! Hayır ne alakası var?"
Yüzündeki eğlenen ifadeyle alayla başını sallayarak ellerini cebine koydu.

DelikanlıWhere stories live. Discover now