63. Bölüm "İçimde kalmış çocukluk..."

14.1K 870 33
                                    

BİZ BİR MİLYON OLDUK🫶🏻

Büyük bir şenliğin ardından Toprak abi dağ evine gitmiş biz de Mahsunu aramaya koyulmuştuk fakat tek bir iz bile bulamamıştık. Kaçmıştı, içimden bir ses arkasında başka kişilerinde olduğunu bas bas bağırıyordu. Sadece görünen kısmına Mahsunu koyup bizim onu öldürerek bu işten sıyrılacağımızı düşünüyorlardı.

Hem ruhen hemde fiziken olan yorgunluğum gözlerime kapatmama sebep olmuşken Araf daha çok beni o lanet yerde tutmak istemeyip evimize gitmek adına yola çıkmıştı fakat bizi eve götürmek yerine bambaşka bir yere getirmişti.

Mezarlığa..

Dolu gözlerim mezar taşının üzerindeki yazıda dolaştı.

Ahu Kozcu

Annem, melek annem. Sen burada olmamalıydın Ahu anne, benim kollarımın arasında can vermemeliydin. O günü asla, asla unutamıyordum. Unutamazdım, bir insan canından can koptuğu geceyi nasıl unutabilirdi ki?

Titreyen ellerimle mezar taşına sıkıca tutunarak isminin üstüne özlemle bir öpücük kondurdum. Toprağına doğru eğilip içindeki çalı parçalarını ayırırken Araf beni sessizce izliyor kendini annesine saklıyordu.

Araf'a doğru dönerek dolu gözlerimle ona baktığımda benden farksız olduğunu gördüğümde nefesimi tutmadan edemedim. Onu böyle görmek her ne olursa olsun beni mahvediyordu. Elindeki su şişesini alarak annemin toprağına bolca döktüm.

Sözünü tuttum anne...Ne ben onu bırakabildim, ne o beni bırakabildi. Kim bilir içimde taşıdığım canı duysan ne yapardın. Şimdi bizimle birlikte olup şenlikle torununun haberini almalıydın. Bakışlarım bu sefer hemen bitişiğinde olan mezar taşına kaydı

Kenan Kozcu

O...Araf'ın babasıydı.

Hiç tanımamıştım, Araf bu zamana kadar bir kere bile babasından bahsetmemişti. Bir kez bile ondan duymamıştım babasının adını. Bunun özel bir sebebi olabilir miydi acaba? Gözlerim usulca tekrardan aşık olduğum adama değdi. Sessizce durmuş annesinin mezarına özlemle bakıyordu. Bakışlarımın yoğunluğunu fark etmiş gibi gözlerini bana çevirerek şefkatli gülümsemesini sundu.

Başımdan tutarak kendisine çekip alnıma sıcak dudaklarını bastırdı. "Otur güzelim ayakta kalman iyi değil" Eliyle Ahu annemin mezar taşını gösterdiğinde itiraz etmeyip oturacakken telaşla kollarımı tuttu.

"Dur! Taşa oturma karnın ağrır! Bebeğimiz hasta olur!" Duraksayarak gözlerimi kırpıştırıp dediğini algılamak ister gibi kendi içimde tekrarladım. Bebeğimiz hasta mı olur...

Şaşkınlıkla gözlerine bakmamı umursamadan montunu çıkararak üç kat yapıp beyaz mermere koydu.
"Şimdi otur güzelim."
Yüzümdeki gülümsemeyle elini bırakmadan montunun üzerine oturdum. Bu haldeyken bile bizi düşünüyordu.

Mezar taşının önünde diz çökerek elimi sımsıkı tutarak annesine bakar gibi tekrar tekrar ismini okudu ve acıyla gülümsedi. 

"Annem. Güzeller güzeli meleğim. Sen her zaman bize hem anne, hem baba oldun, sen her zaman beni o kötü dünyadan korumaya çalıştın ama yapamadık anne. Beni o kötü dünya içine öyle çekti ki..Gözlerimi kör etmiş. Ben bugün ailemi kaybediyordum anne. Karımı kaybediyordum, varlığından bile haberim olmayan bebeğimi kaybediyordum anne..." Acı fısıltısı bir zehir gibi ruhuma işledi, gözlerinden akan yaşlar kalbime keskin bir bıçağı sapladı.

Dolan gözlerimden yaşlar usulca aktı. Zorlukla yutkundum. Bebeğimizi öğrenseydi bir dakika bile düşünmeden sıkardı kafasına, yaşamamız bile mucizeydi. Bebeğimin getirdiği mucize,

DelikanlıOnde as histórias ganham vida. Descobre agora