47. Bölüm "Benimle evlenir misin?"

19.2K 1K 103
                                    

"Dila! Hadi be kızım. Bir yıl da hiç mi zaman değişimi olmaz! Hâlâ bir saat kapı da bekliyorum anasını satayım!"

"Bir yılı karıştırma Araf! Yemin ederim zararlı
çıkarsın!"

Kuyu ya gitmek adına son kez aynadan kendime bakarak yakalarımı sinirle çekiştirerek bir saattir söylenen sevgilimin yanına gittim. Birbirimize attığımız ters bakışlar eşliğinde evden çıkarken Araf az önce ki halinin aksine yumuşasa da ben hiç de yumuşamamıştım. İkimiz de birbirimize sinirlenmiştik ama tabiki de bu konu da ben haklıydım. 

"Noldu Dila Kozcu, yoksa berzanın harabe halini göreceğin için heyecanlı değil misin?"
Gayet heyecanlıydım ama sana sinirlenmem şuan daha ağır basıyor sevgilim...Ona yan gözle bakarak burun kıvırıp önüme döndüm.

"Dila Kozcu değil Dila Güneş."
Obu her sinir ettiğimde böyle söylüyordum ve daha çok çıldırmasına neden oluyordum. Bir yıl'ın konusunu açtığı için ona fazlaca sinirlenmiştim. Sert adımlarımızla birlikte kuyu ya gitmeye devam ederken sinirle soluk verip mavi tonu koyuya kaçmış gözlerini bana dikti.

Daha çok bakarsın sen, pis maviş.

"Ne demek Dila Güneş? Sen Dila Kozcusun!" dedi kendinden emin bir sesle. Alayla başımı sallayıp ona dönmezken Arafın dediğini umursamadan yürümeye devam ediyordum.

Aniden kolumdan tutarak sert bir şekilde beni kendine çektiğinde dengem şaşarken ayaklarım birbirine dolandı. Düşmemek adına ellerimi Araf'ın omuzlarına sardığımda şaşkınlıkla ona bakıyordum. Bu adamın nerede ne yapacağı asla belli olmuyordu!
Mahallenin ortasında yapılacak iş miydi! Gerçi, kim bize bakmaya cesaret edebilirdi ki?

"Sen. Dila. Kozcusun."
Her kelimesini bastıra bastıra söyledi şeyle kaşlarımı çatarak omuzlarındaki ellerimi sıkılaştırarak tırnaklarımı etine geçirdim.
"Sakın! Sakın. Bir daha bir yıl gibi şeyler söyleme. Yoksa ömrün boyunca ne bu dudaklara kavuşursun ne de kalbimdeki dövmeye, duydun mu beni? Araf Kozcu, bir yıl'ın adını ağzına almayacaksın."

Bu hırçın hallerim gayet hoşuna gitmiş olacak ki dudağının kenarı kıvrıldı. Başım kendiliğinden dikleşirken nefeslerim sinirden olsa gerek hızlanmaya başlamıştı. Üstünlük her zaman bendeydi, bütün kozlar her zaman benim elimdeydi.
Çünkü ben onu istediğim gibi öperdim, öpmesine izin vermezdim.

Araf'ın en büyük zaafı benim dudaklarımdı, benim kalbimdeki dövmeydi, Araf'ın zaafı bendim.

Ama unuttuğu bir şey daha vardı ki o da benim en büyük zaafım oydu. Ben ona karşı koyamazdım. Dudaklarına, gözlerine, kokusuna...Biz birbirimizin zaafıydık.

"Duydum, Dila Kozcu." dedi fısıltıyla karışık boğuk sesiyle. Kaşlarım anında gevşerken bugünün güzelliği bozulmasın diye kavgayı daha da çok uzatmadan yanağına minik bir öpücük kondurup omuzlarındaki tırnaklarımı geri çekerek elini sıkıca tutarak yürümeye başladım.

"Berzana ne yapmayı düşünüyorsun? Şimdiye fareler Bertan'ın her yerini yemiştir."

"Büyüh ihtimalle psikolojisi şimdiye kadar bozulmuştur ama bunun yanında kini daha da büyümüştür. Biraz daha dursun iki-üç gün sonra öldürürüz ama bu sefer daha farklı bir yöntemle."
Sırıtarak anlamayan ve meraklı gözlerle bana bakan sevgilime göz kırptım.

Kaşları çatılır gibi olurken duraksayarak gözlerini mahallede gezdirdi. Ne yapabileceğimi tahmin etmeye çalışıyordu. Eminim duyduğunda şaşıracak aynı zamanda bundan çok zevk alacaktı.

"Nasıl bir yöntem?"

"Bekle ve gör sevgilim."

Korumaların bize açtığı siyah kapıdan içeriye girdiğimizde girişte bizi bekleyen Özgürle Arif hızlı adımlarla yanımıza geldi.
"Abi, yenge hoşgeldiniz."

DelikanlıWhere stories live. Discover now