81. Bölüm "Arifle Dila iş başında!"

9K 638 51
                                    

Geri çekilerek Araf'ın vereceği tepkiye bakacakken buna izin vermeyerek beni belimden tutarak kendisine karnımın el verdiği kadar çektiğinde yüzünü yüzüme yaklaştırarak mavi sinsi parıltılarla bana bakan gözlerini üzerime dikti ve keyifle dudaklarını diliyle usulca yaladı.

"Sikerim arabasını, bana sen lazımsın."

Nefesimi tutmuş bir şekilde ıslak dudaklarına bakıyorken kendime engel olamayarak sıcak nefesimi dudaklarına üfledim. Gözlerim usulca yutkunduğu adem elmasında dolaştı ve en sonunda gözlerine çıktı.

Kocamı aşerdim ben.

"İntikamını aldın mı karıcığım? Çünkü bu intikam bana bir ödülle geri dönecek." diye fısıldadı.
Dudaklarımın dibine girmiş konuştukça dudaklarıma değen dudaklar beni bir kediye çevirmiş konuşmamam adıma dilime kilit vurmuştu.

Anın büyüsüyle nerede olduğumuzu umursamadan gözlerimi kapatarak dudaklarının yüzümde usulca gezinmesine izin verdim.
"Ödül mü?"

"Hm hm, ödül karıcığım."
Boğuk sesiyle ellerim sıkıca kollarına tutundu. Ay bu adam ne diyor ya? Benim doğumuma çok az kalmıştı canım.

Çocuklarım gözlerinizi ve kulaklarınızı kapatın babanız terbiyesizleşmeye başladı...

"Ne ödülü?"

"Ödülüm daha doğrusu ödülümüz evimizde. Şimdi burada dudaklarını istila etmemi istemiyorsan arabamıza binelim ve eve gidelim bebeğim." dedi ve benim ayakta duramayacak halimi anlamış olmalı ki belimden tutarak kucağına gelmemi sağladı.

Koltuğa beni rahatlıkla oturtup kemerimi tarak saçlarıma bir öpücük kondurdu. Kapımı kapatarak kendi yerine geçmek için yürürken iç çekerek onu izledim.
"Ateş bastı beni," diye kendi kendime mırıldanırken ellerimle kendime hava yapmaya çalışıyordum.

Aklıma gelen şeyle ciddiyetle kaşlarım çatılırken elimle usul usul karnımı sevdim. Bebeklerimi önceden uyarmam gerekti.

"Çocuklarım, bugünlük erken uyuyun. Bizim babanızla bu gece bir toplantımız olacak."

Bir an önce eve gitsek iyi olacaktı.

Sanırım Leylaya verdiğim sözü tutamayacaktım...

~~~~~~

Arafla sabah erkenden evden çıkmış kuyu ya doğru yürüyorduk. Bugün halletmemiz gereken işler olduğunu söylemişti. Neredeyse uzun zamandır kuyuya gidemez hale gelmiştik odamı çok özlemiştim. Neyse ki Özgürle Arif sayesinde bu konuda fazla zorluk çekmemiştik.

Bir gelişme daha vardı tabi. Araf gerçektende sözünü tutarak beni işlerden hiçbir şekilde uzak tutmamıştı biliyordu ki tutsada tutmasada bir şey değişmiyordu.
Hamileliğimin çoğunu bu yüzden stresli geçirmiş olsamda o adam bizi şaşırtarak hiçbir şey yapmamıştı.

Bu beni çok fazla ürkütüyordu. Onca ay sessiz kalması hiç hayra alamet değildi. Hele de çocuklarımın doğmasına bu kadar az kalmışken...Ah gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum. Arifle Özgürden her gün bir umut haber beklesekte maalesef elimizde hiçbir şey yoktu.

Şimdilik bunları düşünmemeliydim. Modum düşerse Araf bunu anında fark eder ve üzülürdü. Onu üzmek istemiyordum. Kapıda gördüğüm Utkuyla birlikte zorlukla gülümseyerek ona baktım.
"Naber utku?"

Utku artık eskisi kadar ketum değildi. Benim onlarla selamlaşmama o kadar çok alışmışlardı ki selam vermediğim zaman kötü bir şey olduğunu sanar hale gelmişlerdi. Utku yüzündeki stabil ifadeyle başıyla selam verdi.

"Sağol yenge, sen nasılsın?"

"İyiyim, kolay gelsin."

Araf onlara samimi davranmama alıştığı için sessizce Utkuya başıyla selam vererek beni de belimden itekleyip içeriye geçmemi sağladı. Gözlerimi aşinası olduğum mekanda dolaştırırken Arifle Özgür'ün buraya geldiğini gördüm. Bizim mekana girdiğimizi görür görmez her zaman yaptıkları gibi rapor vereceklerdi.

DelikanlıWhere stories live. Discover now