49. Bölüm "Evet"

19.2K 1K 143
                                    

Öyle bir heyecan vardı ki içimde, sanki kalbim yerinden çıkacaktı. O kadar şey atlatmıştık ki...368 gün ben onun ölümüyle sınanmış o benim her gün diri diri öldüğümü görerek sınanmıştı. Defalarca kez ölümlerden dönmüştük, annelerimizi kaybetmiştik. Oysa benim annem hâlâ yaşıyordu fakat bir kızı olduğunu unutmuştu. Keşke dedim içim acıya acıya, keşke Ahu annem yaşasaydı da, o ölseydi.

Bugün çoğu keşkelerim benimleydi. Keşke, Toprak abimle Leyla da burada olsaydı, keşke Ahu annem de evlendiğimiz zaman tam karşımızda bizi dolu gözleriyle izleyip gülümseseydi. Keşke annem....Keşke annemde, nihakıma gelmeye teşrif etseydi. Eminim ona haber gitmişti, ama gelmeyecekti. O gerçek ailesini seçip kızını geride bırakmıştı.

Eminim ki Arafta benim gibi onların bu büyük eksikliği hissedecekti. Çünkü onlar bizim ailemizdi, Ahu annem şimdi kim bilir ne kadar mutluydu. Gökyüzünden dolu gözlerle bizi izliyor musun Ahu anne? Ne kadar mutlu olduğumuzu görüyor musun? Sen de orada çok mutlu ol tamam mı? 

Nikahtan sonra ilk onun yanına gitmek istiyordum. Uzun zamandır Arafla Ahu annemin yanına gitmemiştik. Bunu aklımın bir köşesine not ettim.

Kapının yumruklanırcasına çalınmasıyla birlikte irkilerek kendime gelirken ciğerlerime derin bir nefes çekme isteğiyle dolmuştum. Zangır zangır titreyen ellerimi durdurmak istercesine sımsıkı yumruk haline getirirken Aslı önüme geçerek dolu gözleriyle bana bakarak gülümsedi.

Alnıma düştüm saç tutamımı özenle yana doğru yatırırken titreyen ellerimi sıkıca tuttu.
"Çok mutlu ol Dila," diye fısıldadı. Dolmaya hazır olan gözlerim bu anı beklercesine buğulanırken titreyen sesimle Aslıya o aklımı yiyip bitiren soruyu sordum.

"Aslı, annem gelmedi değil mi?" diye fısıldadım titreyen sesimle. Gözleri hüzünle buğulanırken başını onaylamazca salladığında içim hayal kırıklığıyla doldu. Alayla gülümsedim. Annem beni gerçekten unutmuştu. Aslı aniden ellerimi bırakarak dolu gözlerini silerken kaşlarını çatarak ellerini beline koydu.

"Ay! Bugün senin günün ayol! Senin! Kimse için akmayacak o gözyaşların! Yoksa o özenle yapılmış saçlarını tek tek yolar eline veririm." Beni güldürmek için yaptığı bu sahte tehdite karşı kendimi tutamayarak kıkırdarken bu sefer gerçekten gülümseyip ellerini birbirine çırparak kapıya doğru yürüdü.

Aslı haklıydı. Bugün benim günümdü, kimseyi düşünmeyecektim. Az sonra Araf'ı damatlığın içinde göreceğim gerçeğiyle kalbim heyecanla kasılırken ellerim hafif hafif terlemeye başlamıştı.
"Hadi artık aç kapıyı heyecandan bayılacağım!"
Sabırsız sesim Aslıyı iyice güldürürken kapının kulbuna elini koymuş açmak için hamlede bulunmuştu ki aklına gelen şeyle aniden bana döndü.

"E para almayacak mıyız!"

"Arafa bunu söyleyebileceksen al tabii." dedim alayla sırıtarak. İkimizde çok iyi biliyorduk ki Aslı da Araf'a diklenip para isteyecek cesaret yoktu. Aslı Araf'ın yanında bile süt dökmüş kediye dönen kızdı. Araf'ın ismini duymasıyla gözlerini kocaman açarken ellerini hayır dercesine havaya kaldırarak salladı.

"Yok yok kalsın! İstemem para falan."

Önüne dönüp kapının kulbunu aşağı indirerek açacakken Özgürle Arif kapının açılmasına engel olmuştu. Şaşkınlıkla kaşlarım havalanırken kapının arkasından gelen seslerini dikkatle dinlemeye başladım.

"Abim, adetlerimizi yerine getirelim öyle değil mi?" Arif'in keyifli sesini duymamla dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı. Benim bildiğim Arifle Özgür Araf'ı soymadan bu kapıyı açmazlardı.

"Ne istiyosunuz lan?"

"Paraa."

Ah bu çocuklar dayak yemeye yemin etmişti.
Umarım Araf sinirlenip dozer gibi üzerlerinden geçmezdi. Aslı sinsice sırıtarak kaşlarıyla kapıyı işaret ettiğinde omuz silkerek merakla olacakları bekledim.

DelikanlıWhere stories live. Discover now