22. Bölüm "Aşk"

42.6K 1.5K 134
                                    

Artık gitme vaktiydi. Bu gece yapacaklarım aklıma gelince nefesimi tutmuş bir şekilde heyecanla atan kalbimi dizginleme çalıştım. Yüzümdeki dinmek bilmeyen gülümsemeyle kapıyı açarak dışarıya çıktım. Araf'ın hayran bakışları yine ve yine üzerimdeydi. Yürüdükçe daha da açılan bacaklarım, rüzgarla dans eden saçlarım ve kırmızı dudaklarım oldukça ilgisini çekmiş gözüküyordu. Gözleri aheste aheste üzerimde dolaşıyor gerçek olduğuma inanmak istercesine gözlerini kırpıştırıyordu.

Bakışlarım aheste aheste üzerini taradı. Altına siyah kumaş bir pantolon, üzerine boğazlı siyah bir kazak giyip diz kapaklarının üzerinde biten bir kaban giymişti. Araf kozcu her zaman siyahların adamıydı. Yine her zaman ki gibi fazlasıyla karizmatik gözüküyordu. Saçlarını özenle geriye doğru tarayıp traş olduğunu fark etmemle gülümsemem olabildiğince daha da çok büyüdü.

Merdivenleri inerek yanına gittiğimde belimden sıkıca tutarak kendine çekmesiyle ellerim omzularına tutundu. Sıcak nefesi yüzüme vurduğunda yutkunarak beni yakan mavilerine baktım.

"Bu kadar güzel olma Dila'm."

Etkileyici fısıltısıyla birlikte tuttuğum nefesimi geri bıraktım. Heyecanlanmamı fark edince dudaklarından kendine has erkeksi kıkırtısı döküldü. Gülüşü...Bir melodi gibiydi. Saatlerce bu gülüşü izleyebilir, duyabilirdim. Onun kıkırdamasıyla birlikte ben de dayanamayarak başımı eğip kıkırdarken elini çeneme atarak ona bakmamı sağladı.

"Gülüşünü saklama benden."

Çenemdeki parmakları yavaş yavaş çenemi okşadı. Her hareketiyle ondan etkilenmem normal miydi? Biraz daha konuşursa burada kalp krizi geçirecektim. Artık daha da burada kalmanın bir anlamı olmadığından gülümsememi bozmadan ışıl ışıl parlayan mavilerine baktım.

"Gidelim mi?"

"Gidelim."

~~~~~

Yol boyunca Araf'a binlerce kez nereye gittiğimizi sorsamda inatla söylememişti. Üsküdar sahile geldiğimiz de bir tekneye binerek kız kulesine gelmiştik. Daha önce hiç içine girmemiştim. Merakla etrafa bakarak yavaş adımlarla içeriye doğru yürüyorken adımlarımızı yere serpilmiş mumlar ve güller karşıladı. Şaşkınlıkla kaşlarım havalandı.

"Araf.

İnanamaz bir şekilde etrafı süzüyordum. Burada kimse yoktu. Ortada duran masa da yerdekiler gibi minik minik mumlar ve güller vardı. Mekanda sadece biz vardık. Araf Kozcu her zaman ki gibi gücünü kullanarak burayı kapattırmıştı. Onun için böyle bir şey bir çocuk oyuncağıydı. Ona kim karşı gelebilirdi ki..Hayran bakışlarla etrafı süzüyorken
arkadan belime sarılan kollarla gülümsedim. Başıma çenesini yaslayarak mırıldandı.

"Beğendin mi?"

"Beğendim, beğenmez olur muyum hiç."
Etrafımız camlarla doluydu. Tüm istanbul buradan görülüyordu. Denizin tam ortasında başbaşa kalmıştık. Başımı geriye doğru yaslayarak yanağına kırmızı dudaklarımı bastırdım. Bundan hoşnut olmuş gibi mırıldanarak yanağını iyice dudaklarıma bastırdı.

"Oturalım mı?"

"Olur."

Belimden tutarak masaya doğru ilerletti. Önümdeki sandalyeyi çekerek oturmam için işaret ettiğinde şaşkınlıkla kaşlarım havalandı. Vay be, Araf centilmenlikte bilirmiş. Anlaşılan bu gece sadece ben değil o da çok heyecanlıydı. Benim için çektiği sandalyeye oturduğumda sakince karşıma geçip oturmasını izledim. Ne yapacağını bilmez bir şekilde bana bakarak gülümsedi.
"Sen burayı bizim için mi kapattırdın?"
Başını onaylarcasına sallarken elimi tutup koklayarak öptüğünde kalbimin sıkıştığını hissettim.

DelikanlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin