30. Bölüm "Ellerimdeki Silinmez Kan"

23.4K 1.1K 108
                                    

Üstüm Ahu teyzenin kanıyla bütünleşmişti. Benim için asırlar geçmiş gibi hissedilen bir zamandı. Ellerimdeki kana bakıp hıçkırarak ağlamaya devam ettim. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Bedenimin üzerinde sessizce yatan ahu teyzenin bedeninden süzülen kanlara korkuyla baktım. Titreyen ellerim usulca saçlarına dokundu. Acı çekiyordu ve ben hiçbir şey yapamıyorum!

"Ahu teyze, bırakma kendini tamam mı? Sakın bırakma. Sen benim bu hayatta tanıdığım en güçlü kadınsın ne olur kendini bırakma. Araf çok üzülür, araf çok üzülür Ahu teyze. Onun için dayan, hiç kimse değilse onun için dayan."
Gözlerim çarezice çevrede gezindiğinde herkesin telaşla evlerinden koşuşturarak buraya geldiğini gördüm. Korkuyla gözlerimi Ahu teyzenin yüzüne çevirdiğimde yarı kısık gözleriyle bana baktığını fark etmemle zorlukla yutkundum.

Zorlukla elini kaldırarak elimin üstüne koyduğunda gözümden akan bir damla yaş birleşik ellerimize düştü.
"Kızım." dedi usulca. Dudaklarımdan tutamadığım bir hıçkırık koptu. Kanlı elim usulca gözünden akıp giden yaşı sildi. "Annem," dedim sessizce. O benim annemdi. Annem beni yaralı halimle bırakıp giderken o bana bakmıştı, o beni sarıp sarmalamıştı..

Yüzünde minik bir tebessüm oldu ama bu çok kısa sürdü kesik kesik nefes almaları yavaşlarken korkuyla yutkundum. Kollarımda can çekişen bir melek vardı.
"Araf'ım sana emanet." Başımı olumsuz anlamda sallayarak başını göğsüme yaslayarak onu iyice kendime çektim.

"Böyle konuşma Ahu teyze ne olur, ne olur böyle konuşma. Yalvarırım ölme, yalvarırım ölme."

Kısık gözleri kapanıp elimi tutan eli kaldırıma düştüğünde yüreğimdeki yangın daha da büyümüş boğazımda yutulmayan bir yumru oluşmuştu. Dudaklarımdan koca bir feryat döküldü.
"Ahu teyze! Ölme Ahu teyze ne olur! Araf'ı bırakma, Araf'ı bırakma ne olur!"
Gözlerim çaresizce etrafta dolaşırken Arif'in koşarak buraya geldiğini görmemle haykırırcasına ona doğru bağırdım.

"Arif! Arif çabuk ambulans çağır!" Etrafımızda toplanmış insanlara öfkeyle baktım. Kimse gıkını çıkarmadan bize bakıyor yardım etmiyordu.
"Ne bakıyorsunuz! Ambulansı arayın dedim size! Çabuk olun!"

"Uyan Ahu teyze, yalvarırım Araf'ı bırakma. Dayanamaz...Sensizliğe dayanamaz."

Kalbinin altından süzülen kanlarla birlikte daha da çok ağlamaya başladım. Araf yıkılacaktı. Kaldıramazdım. Onu yıkılmış bir halde görmeyi kaldıramazdım. Araf'a ne diyecektim? Ben bunu ona nasıl söyleyecektim. Araf, şimdiye kadar öğrenmiş olması lazımdı ve bu beni daha çok korkutuyordu. Lütfen...lütfen öğrenmemiş ol sevgilim.
"Yenge!"

Arif dizlerinin üzerine çökerek dolu gözleriyle korkuyla bana ve kollarımdaki uyuyan meleğe baktı.
"Ahu anne." diye korkuyla fısıldadı ve bana döndü.

"Yenge ne oldu size böyle."

"Bilmiyorum, bilmiyorum Arif. Ne olur bir şeyler yap Araf'ın öğrenmemesi lazım. Nerede kaldı bu ambulans!!"
O an Arifle çaresizce birbirimize baktık. Bu anı biliyorduk...Bu andan sonra hastaneye gittiğimizde ne duyacağımızı çok iyi biliyorduk. İkimizinde aklında tek bir kişi vardı. Araf...
O an çaresizce bakışmamızı bölen ses Araf'ın haykıran sesi olmuştu. Onun acı ve korku dolu sesini duymamla içimde fırtınaların koptuğunu hissettim.

"Anne!"

Gözlerimi kaldırdığım an Arafla göz göze geldiğimizde donmuş bir şekilde kollarımda uyuyan annesinden süzülen kanlara baktı.
"Annem!"
Koşarak yanımıza geldi ve gücü kalmamış gibi dizlerinin üstüne düşerek kollarımdaki meleğe dolu gözleriyle baktı. Zorlukla yutkundum. Titreyen elleri usulca Ahu teyzenin saçlarını sevdi.

DelikanlıWhere stories live. Discover now