41. Bölüm "Bir avuç toprak"

18.1K 1K 178
                                    

                                  3 ay sonra

Aşk dedi şair; Aşk herkesi iyileştirir. Oysa ki aşk çıkmazın ta kendisiydi. Aşk iki türlü lanet bir hastalıktı. Aşk kimisine mutluluğu gösterirken kimisine acı gerçeği gösteriyordu.

Aşk bir bataklıktı....

Ben aşkın iki yüzünü de görenlerdendim. Allah ilk önce bana aşkın en güzel yanını tattırdı, gök gözlü adamımın adı aşktı, peki ya sonra...Sonra aşkın asıl yanını öğrendim.

Acıyı...

Acının en dibine batmıştım. Sevdiğim adam ellerimden kopup gitmiş beni bu ıssız dünya da yapayalnız bırakmıştı. Geri dönüşü yoktu, Araf sonsuzluğa gitmişti. Delikanlım sözünü bu sefer tutmamıştı, Delikanlım bana sırtını dönmüş ve o toprağa girmişti. Cansız bedeninin toprağa girişini acımasızca izlemiştim.

Onu o toprağa ben gömmüştüm.

Ben Dila Kozcu, kuyunun kraliçesi, lavların kadını, Arafım'ın deli hatunu....

Artık ben Dila Kozcuydum. Araf Kozcunun kraliçesi,
Ben kendi ruhumu o toprağa gömmüş sevdiğim adamın ruhuyla hayatıma devam ediyordum. Araf'ın sadece bedeni gitmişti, peki ya ruhu? Ruhunu benden kim alabilirdi? Bedenini almışlardı fakat ruhunu alamayacaklardı.

Ben onun atmayan kalbini kalbimde taşıyordum.

Bu üç ay içerisinde bir çok kişi Araf'ın yokluğundan faydalanarak kuyu ya sahip olmaya kalkışmıştı. Kuyu benim üstüme kaldığında herkes üzerime bir bir gelmiş Araf'ın bana emanet ettiği, aşkımızın başlamasına sebep olan yeri kolayca onlara teslim etmemi beklemişlerdi.

Ama bilmedikleri bir şey vardı, karşılarında o acımasız Diladan daha da acımasız bir kadın vardı. Karşılarında kalpsiz bir kadın vardı. Kimseye kuyuyu kaptırmamıştım. Hepsini teker teker farkı işkencelerle zevkle öldürmüş yoluma devam etmiştim. Beni bu saatten sonra kim yıkabilirdi ki?

Dilanın ruhu ölmüştü, karşılarında Araf Kozcunun deli hatunu vardı. Bundan sonra hem Araf, hem Dila, Hem delikanlı, hem deli hatundum. Araf'ı unutmalarına asla izin vermezdim.

Benim adamım unutulmayacaktı.

Her şeyimi kuyuya adamıştım. Herkes bendeki değişimin farkındaydı, artık daha da korkuyorlardı benden. İnsanları kendimden uzaklaştırmıştım. İçimdeki ruhu ölmüş kadın onları korkutuyordu.

Üç aydır gülümsemek neydi unutmuştum, nasıl yaşanılıyordu unutmuştum. En son ne zaman yemek yedim onu bile hatırlamıyordum. Artık yaşamanın ne anlamı vardı ki? Benim tek gayem ölümü beklemekti.

Gözlerimde artık ışıltı yoktu, mutluluk belirtisi yoktu, gözlerimde sadece koca bir boşluk vardı...
Aynaya baktığımda içi simsiyah olmuş bir kadın görüyordum. Mutsuz kalpsiz bir kadın. Acaba Araf beni de böyle sever miydi? Bu hallerimi görse bana ne derdi...

O benden gitmemişti

Yanımda olmasa bile her gece...Her gece yanındaydım. Sevdiğim adamın toprağına sarılarak uyumaya mahkum edilmiştim.

O her gece benim yanımdaydı...O topraktı artık.

Araf'ın ölümünden sonra Arifle Özgür daha da olgunlaşmışlardı. Benim için çabalıyorlardı, benim için çok çabalıyorlardı ama boşunaydı. Araf gelmeden mutlu olamazdım ki...

O gelecekti, kimse inanmıyordu bana ama o gelecek...

Arifle Özgür sürekli yanımda eskisi gibi gülmeye çalışıp şebeklikler yapıyor beni gülümsetmeye çabalıyorlardı. Abilerinin emanetine iyi bakmak istiyorlardı ama onlarda çok iyi biliyorlardı ki benim Araf'ımın yokluğunu kimse dolduramazdı..

DelikanlıWhere stories live. Discover now