18. Bölüm "Zaferimize!"

44.8K 1.9K 138
                                    

Instagram: dolunaayyz

Deli hatun. Onun ağzından ilk defa duyuyordum. Deli hatun...Araf'ın ağzından çıkan her kelime nasıl bu kadar çok hoşuma gidebilirdi ki. Her ne kadar hoşuma gitsede düz bakışlarımı yaşlı adamın üzerine diktim. Bu adam kim olabilirdi?

"Asıl sen kimsin. Nasıl cesaret edersin onu öldürmeye. Ne hakla! Delikanlının namını duymadın heralde? Koskoca kuyu onun için ayaklandı. Sen onların krallarını kaçırmaya cürret edecek kadar aptalsın. Ben varken ona kimse zarar veremez!"
Öfkeli bakışlarım adamın üzerindeydi. Etrafı tüm korumalarımızın sarmasıyla dudaklarım tehlikeli bir şekilde yukarıya kıvrıldı. Kaçacak yeri kalmamıştı.

"O benim oğlumu öldürdü! Benim Yusufumu öldürdü. Ben de onu öldüreceğim!"
Silahını çıkarıp Araf'ın kafasına nişan alırken korkuyla yutkundum. Sakın Dila, sakın korktuğunu belli etme. Sakın bir hata yapma. Gözlerim saniyelik Araf'ın gözlerine tutundu. İçim sızım sızım sızladı. Ne hale gelmişti.

"Adamların öldü ama sen onlar kadar kolay ölmeyeceksin. Ya şimdi o silahı bırak, ya da ölümlerin en acısını sana yaşatayım."
Gözlerindeki korkuyu an be an görsem de inatla silahı tutmaya devam ederken gözlerimle bileğini hesaplayarak silahımı dikkat edemeyeceği yavaşlıkla bileğine kaydırdım. Ondan önce davranmalıydım. Bir şekilde dikkatli dağılması ve onu vurmalıydım. Bunu yapmak zorundaydım.

"Sen mi beni öldüreceksin? Sen kadın başınla ne konuşuyorsun!"

"Ne diyorsun lan sen yengeme!"

Arif'in kükreyişiyle afallasam da adamın dikkatinin dağılmasıyla hiç beklemeden ateş ettim. Bileğine yediği kurşunla elindeki silah düşerken korumlardan ikisi koşarak adamı kollarından tutmuştu. Öfkeli bakışlarımı adamdan çekmeden yanına doğru yürüdüm.
"Arif! Özgür çözün Araf'ı."
Koşarak Araf'ın yanına giderek zorlukla demirleri çözerlerken önümde diz çöktürdükleri adamın boğazını sıktım. Az önce alay ettiği kadının önünde diz çöküyordu. Ne acı..

"Bu kadın sana neler yapacak biliyor musun? Küçümsediğin kadının ellerinde öleceksin. Ama ben tek kurşunla işimi halletmem, acı çeke çeke lavların içinde yanıp kül olacaksın."
Adamın boğazından elimi çektiğimde öksürerek nefes nefese bana baktı. İt herif. Onu şuan parçalamamak için kendimi çok zor tutuyordum.

"Bunun bileğine pansuman yapsınlar yarın akşam sapasağlam karşımda olacak Arif. Tek bir hata istemiyorum."

"Tamam yenge."
Gözlerim nihayet Arafla buluştuğunda içimde bir şeylerin koptuğunu hissettim. O an ortamızda yanan görünmez ateş daha da alevlendi. Gözlerimi mavilerinden çekmeden konuştum.
"Hepiniz çıkın depodan."

"Yürü lan gevşek moruk!"
Özgür adamın kulağından çekerek götürürken arkalarından gülmeden edemedim. Hepsi depodan çıktığında Araf'ın dibine girerek gözlerinin içine baktım. Sessizce beni izliyordu. Elmacık kemikleri mosmor olmuştu, dudağı patlamıştı, kaşı yarılmıştı.
Sana nasıl kıydılar mavi göz.

Dolan gözlerimden bir yaş firar ettiğinde kollarını sıkıca bana sardı. Güçlü kollarına sıkıca sarıldığım sırada titreyen  dudaklarımdan bir hıçkırık firar etti.
Yaraları elleri usulca saçlarımı okşadı. Olabildiğince göğsüne daha çok sinerek toprak kokusunu içime çektim.
"Şşş ben iyiyim korkma, sakın korkma Dila'm."
Saçlarımı koklayarak öptüğünde gözlerimi kapatarak başımı boynuna gömdüm. O kadar korkmuştum ki ona bir şey olacak diye. Buraya gelene kadar canımdan can kopmuştu.

"Ya sana bir şey olsaydı? Yüzünün haline bak. Bileklerin, bileklerin kızarmış."
Sarılmayı bırakmadan bileklerini ellerimin arasına alıp bir öpücük kondurdum. Şerefsiz herif. Nasıl zincirlediyse bilekleri mosmor olmuştu.
"Canın çok acıyor mu?"
Masumca sorduğum soruyla gülümserken yanaklarımı okşayarak fısıldadı.
"Acımıyor."
Acımaz olur mu hiç. Acıyordur. Sırf beni üzmemek için böyle yapıyordu. Ah be delikanlı..

DelikanlıWhere stories live. Discover now