45. Bölüm "Mahzen"

20.5K 1K 81
                                    

Bertan'ın öldüsünü elimde kırmızı şarabımla izlemeye devam ederken tüm asaletiyle aşağı inen sevgilimle birlikte başımı ona doğru çevirdim. Ellerini siyah kumaş pantolonunun cebine sokmuş boş gözlerle Bertan'ın ölüsüne bakarken çenesi kendiliğinden dikleşti. Dudağım hafifçe yukarıya doğru kalktı. Onu öldürmemden zevk almışa benziyordu.

"Kaldırın şunu." dedi ve yüzünü en sonunda bana doğru çevirdi, deniz mavisi gözleri uzunca bir süre sessizce beni izlediğinde başını yana yatırarak çıplak bacaklarıma, açıkta kalmış dövmeme ve en kırmızı dudaklarıma baktı.

Yutkunarak aheste aheste yanıma geldi, ellerini masaya yaslarken elimdeki şarabı elimden alarak masaya bırakırken üzerime eğilip dudaklarını boynuma bastırdığında gözlerim kendiliğinden kapandı. Sıcak nefesi boynumu gıdıklatsa da sesimi çıkarmadım. Bu hissi yaşamayı özlemiştim. 

"Seni böyle görmeyeli öyle uzun zaman oldu ki Dila'm" diye fısıldadı dudakları, "Sana tapıyorum,"

Başını sessizce boynumdan uzaklaştırırken avucunu yanağıma yasladığında gülümseyerek bana ışıldayarak bakan mavilerine baktım. Kalbim uzun zaman sonra böylesine hızlı atarken sıcak basmış ortam, dudaklarıma yakın olan dudakları içimdeki onu öpme arzusunu ortaya çıkarıyordu.

"Sana aşığım Araf" diye fısıldadım dudaklarına doğru. Dizimin üzerinde olan elini elimin içine alarak sıkıca kenetledim. Yanağımda olan avucunun içini öperek tekrardan yanağımı avucuna yasladım.
Gözleri bir kez daha parladı, ona 368 gün sonra sana aşığım demiştim....

"Sana aşığım Dila'm"
Yüzümde minik bir tebessüm oluştu. Bana böyle seslenmeyi seviyordu ve ben..ben de bunu çok seviyordum. Bana Dila'm demesini çok seviyordum. 

"Yengem be! Şu endama şu asalete bak." Arif'in sesiyle kendimi istemeyerekte olsa geri çekerken Araf dakikalardır alamadığı nefesi alarak elimden tutup beni ayağa kaldırarak masaya bakıp iğrenircesine yüzünü buruşturdu.

"Alemin kraliçesi geliyoor geliyoor geliyoor."
Kıkırdayarak Arif'in omzuna asılmış tepinen Özgür'e baktım. Tam bir şebeklerdi, Araf'ın gelmesiyle ikiside eski hallerine geri dönmüştü. Arif çatık kaşlarıyla Özgür'ün ensesine vurup omzunda tepinmesini durdurmasını sağladı. 

"Mal! Öyle demeyeceksin, alemin kralı kraliçesi geliyoor geliyoor geliyoor!"
Özgür de ona katılarak Arif'in omzuna tekrardan kolunu atıp zıplamaya başladı. Standlardaymış gibi tepinmelerine mi şaşırsam, bize serenat yapmalarına mı şaşırsam bilememiştim.
"Ooooooo alemin kralla kraliçesi geliyooor!"

Sinir bozukluğuyla kahkaha atarken Araf belimden tutarak beni kendine çekip sırtımı göğsüne yaslarken saçlarımın dibine bir öpücük kondurdu.
"Deliler bunlar."

"Bize çekmişler..."
Araf'ın iç çekerek söylediği daha da gülmeme neden olmuştu. Doğru, biz de deliydik öyle değil mi? Başımı geriye doğru atarak alttan alttan ona baktım.

"Ama ben bu delikanlı için delirdim," diye fısıldadım. Gözlerini kırpıştırarak bana bakarken elim hıphızlı atan kalbini bulmuştu. Kesik kesik nefesler alarak bir dudaklarıma bir gözlerime bakarken kendine hakim olmak ister gibi başını olumsuz anlamda salladı.

"Kızım deme şöyle şeyler öpesim geliyor sonra," diyerek yakındığında kahkaha atarak kollarının arasından sıyrıldığımda Arifle Özgür Araf'ın bakışlarından korkmuş olacak ki tepinmeyi bırakarak yengeç misali yan yan yürüyerek benim arkama doğru geçmişlerdi. 

"İşiniz gücünüz goy goy lan! Hallettiniz mi dışardaki ibneleri."

"Hallettik abi." dedi Arif. Bakışlarım Özgür'ü buldu. Şimdiye kadar Berzan'ın gelmesi lazımdı.

DelikanlıWhere stories live. Discover now