Hain

2.8K 196 164
                                    

Gülerek Ertan'ın elini tuttum ve "Hayatım misafirleri kaçıracaksın." dedim.

Ertan, misafirlerimize döndü ve "Onlar yabancı mı Lavanta? Kaç yıllık iş dostlarım." dedi.

Masada oturan yeraltının ünlü isimlerine baktım.

"Haklısın ama senin zekice planlarının yanında herkes şok oluyor. Biraz yavaşla ve rahatla."

"Belki karımın elinden bir kahve içersem rahatlayabilirim."

Gülümseyerek ayağa kalktım ve "Başka isteyen var mı?" diye sordum.

"Zahmet olmazsa biz de alalım yenge."

"Hemen yapıyorum."

Ertan elimi tutup gitmemi durduğunda merakla ona döndüm.

"Bir şey unutmuyor musun?"

"Neyi?" diye sordum, şaşkınlıkla.

"Herkesin içinde söylettirip otoritemi sarsma." dediğinde neyden bahsettiğini anlamıştım.

"Bu senin otoriteni bozmaz." dedim ve yanağından öptüm.

"Bazı zamanlarda kim olduğumu unuttuğunu düşünüyorum." diyen Ertan'a "Emin ol, hiçbir zaman aklımdan çıkmıyor." dedim ve mutfağa gittim.

Kahveleri hızlıca makineye koyduktan sonra kapıya yaklaştım ve kulağımı kabarttım. 

"Asıl konuya dönelim." dedi Ertan. 

"Aramızda bir köstebek var." 

Bunu bir gün elbet fark edeceğini biliyordum lakin yine de bu anı yaşamanın verdiği adrenalin tüm vücudumu sarmıştı.

Aldığın eğitimleri düşün, Lavanta. 

"Emin misin?" diye sordu, masadan biri.

"Ufak tefek, özensiz işlerimiz sorunsuz giderken titiz çalıştığımız, büyük operasyonlar patlak veriyor. Neredeyse her seferinde olması imkansız."

"Ertan haklı. Adamlarımızı ve ortaklarımızı gözden geçirmeliyiz. Elbet hain ortaya çıkar." 

"Haini bulduğumuzda onu kendi ellerimle öldüreceğim." diyen Ertan ile gülümsedim.

Hainleri ayıklamaya yatağından başlamalısın, Ertan. 

Kahveler hazır olduğunda fincanları tepsiye yerleştirip içeriye döndüm. 

Kahveleri her birinin önüne koyduktan sonra Ertan'a "Sıkıntılı görünüyorsunuz, sorun mu var?" diye sordum. 

"Yok güzelim, her zamanki işlerimiz."

"Senin için endişeleniyorum, biliyorsun." 

"İşe gitmeyecek misin?" diye sorarak konuyu değiştiren Ertan'a "Bugün boş günüm ama şirkete uğrayabilirim. Neler dönüyor, bakmış olurum." dedim. 

"Tamam güzelim."

"Yenge, kocan milyoner. Sen neden çalışmaya devam ediyorsun?" 

"Meşguliyet oluyor, hoşuma gidiyor."

"Sen onlara bakma, hadi işine git." diyen Ertan'ı başımla onayladıktan sonra odadan çıktım. 

Dolaptan çantamı aldıktan sonra evden çıktım.

Gideceğimi duyarak arabayı hazırlamış olan şoföre "İşe." dedikten sonra arka koltuğa oturdum.

"Tabii Lavanta Hanım."

Şoför koltuğuna geçerek arabayı sürmeye başladığında arkama yaslandım ve dışarıyı seyretmeye başladım. 

Üç senedir Ertan Yükselen ile evliydim.

Yeraltı dünyasının korkulan ismi ile evliydim.

Bu tabii ki aşk evliliği değildi. 

En azından benim için değildi.

Devletin bulaşmak istemediği kirli işleri halleden bir teşkilatta çalışıyordum ve bu dava bize dört sene önce geldi.

Ne içlerine sızmayı başardık ne de içeriden bir adamı konuşturmayı.

Sonrasında ise kimsenin kabul etmeyeceği düşünülen bir görevi üstlendim.

Ertan Yükselen'i kendime aşık ederek evlenme ve öğrendiğim tüm bilgileri teşkilatıma gizli yollarla bu bilgileri gönderme görevi.

Üç yıldır sahte bir hayatın içine hapsolduğum da söylenebilir.

Peki neden?

Neden görevi üstlendim değil.

Neden herkesin bilmesine rağmen gerçekliğine inanmadığı bu teşkilat beni fark etsin diye başarı üstüne başarı kazandım ve teklif geldiğinde kabul ettim?

Ağabeyim ben daha reşit olmadan öldürülmüştü ve onun davası hakkında tek bildiğim polislerin bu davayı almak istememesi.

İsteyenlerin de önlerinin kesilmesi.

Ağabeyimin davası, hayal sanılan bu teşkilat ile sonuçlanabilirdi.

Benim asıl amacım ağabeyimin katilini bulmak. 

"Lavanta Hanım." diye seslenen şoföre döndüm.

Şirkete geldiğimiz için arabadan inip kapımı açmıştı.

"Teşekkürler." dedikten sonra arabadan indim ve şirkete girdim.

Ertan Yükselen'in çalıştığımı sandığı şirket bir yayıneviydi.

Daha doğrusu sahte bir yayınevi.

Teşkilatımız kurulduğundan beri görevde olan ajanlarımıza bu yayınevi ile ulaşırdık.

Bazıları benim gibi burada çalışma bahanesiyle haberleşiyor, bazıları ise bize özel basılan kitapları alıp şifreyi çözerek mesajları alıyordu.

Yayınevinin sosyal medya hesaplarından da bazı durumlarda haberleşme mümkün oluyordu.

Ofisime girmeden önce yan odamdaki ajanın kapısını tıktıkladım.

Kelebeğin YemiWhere stories live. Discover now