Kanıt

1.7K 152 78
                                    

"Lavanta, güzelim bakar mısın?" diye seslenen Ertan ve Çetin odaya girmişti.

Tüm sakinliğimi koruyarak gülümsedim ve "Tabii gelirim aşkım!" diye bağırdım.

Düşünmeden banyodan çıktım ve sanki Çetin'in burada olacağını bilmiyormuş gibi çığlık attım.

Çetin başını öne eğerken Ertan hızlıca koltuğa attığı gömleğini alıp üzerime geçirdi.

Endişeli görünerek Ertan'a sarıldım ve "Teksin sanmıştım." dedim.

"Çok özür dilerim güzelim, sana seslenirken bunu da söylemem gerekiyordu."

Gözümden yaş akıtırken "Senin için bekliyordum, ben... Ben çok utanıyorum." dedim.

"Bir şey yok, sakin ol."

Daha çok Ertan'a sokulurken "Neden hala yatak odamızda? Gidemez mi?" diye sordum.

"Çetin evimden git."

"Durumdan sana bahsettim, bence kalmalıyım ve konuşmalıyız." diye inat eden Çetin'i benim için kovacağını adım gibi biliyordum.

Üç seneden uzun süredir ben bu adam bana aşık olsun diye çalışıyorum.

Benim tahtımı yıkamazsın Çetin.

Çetin'in hakkımda neler bildiğini öğrenmem lazımdı.

Ertan'ın yüzüne baktım ve "Önemli işleriniz varsa ben içeri geçebilir miyim? Siz konuşursunuz." dedim.

"Sen yatağa uzanıp beni bekle. Birazdan geleceğim." diyen Ertan, alnımdan öperken gözyaşlarımı sildim.

"Karımı rahatsız edecek önemli bir meseleyse bahçede konuşabiliriz."

"Öyle yapalım." diyen Çetin ile odadan çıkmışlardı.

Banyoya sakladığım silahı kullanmama bile gerek kalmamıştı.

Ertanların evden çıktığı duyulduğunda odadan çıkıp bahçeyi gören misafir odasına girdim.

Dudaklarını buradan okuyabilirdim.

"Eğer az önce gördüğün sahneyi birine anlatırsan hem seni hem de anlattığın kişiyi gebertirim."

"Ertan ben sana karın hain diyorum. Sen bana neler diyorsun. Kafan yerinde mi?"

"Çetin o benim sadece karım değil, hayat arkadaşım. Şimdi hain olduğunu düşünme sebeplerini söyleyecek misin? Yoksa seni karımı çıplak gördüğün için öldüreyim mi?"

Öldür de kurtulalım be.

"Karına belli aralıklar ile yerleştirdiğimiz böcekleri sevmediğini biliyorum ama onlardan bir şey çıktı."

Endişeyle kaçma planı düşünmeye başladım.

"Ne çıktı?"

"Bunun takıldığı Buğra var ya."

"Ee?"

"Onun polis akademisinde çekilmiş fotoğraflarını bulduk."

Buğra'nın başı dertteydi.

"Şu anda da görevli mi?"

"Hiçbir karakolda bulamadık. Gizli görevde olabilir."

"Gizli görevde olsaydı da bulurduk. Daha önce bulmuşluğumuz var."

"Bulamamamız onu daha tehlikeli kılmaz mı?"

"Duruma göre değişebilir. Bu fotoğrafı nereden buldunuz?"

"Bizimkiler karakolları kontrol ederken birinin onunla birlikte eğitim aldığını öğrenmiş."

"Bu karımı hain yapmaya yetmez."

Çetin git gide sinirleniyordu.

"Polisle yakın arkadaş."

"Nerede çalıştığını bile bilmediğin sadece akademisini okuyan birini suçlu buldun hadi. İş sayesinde tanıyan karımı buna nasıl bulaştırdın? Git daha derin kanıtlar bul."

Üç seneden fazla süren çalışmalarım işe yaramıştı.

Ertan bana kendinden çok güveniyordu.

"Yarın sabah toplantıda bu konuyu tekrar açacağım." diyerek giden Çetin ile Ertan da geri eve girmişti.

Hemen geri odamıza döndüm ve sakladığım tabancayı geri yerine koydum.

Buğra'ya yazmalı mıyım?

Hayır.

Yazdığım öğrenilirse ikimiz de kesinlikle hain olurduk.

Yarına kadar kendi başının çaresine sen bakacaksın, Buğra.

Geri ağlamaklı moduma döndüğüm sıra Ertan odaya girdi.

"Güzelim nasılsın?"

Yüzümü önüme eğerken "Kendimi çok kötü hissediyorum. İş arkadaşının karşısına çıplak çıktım." dedim.

"Benim suçumdu, özür dilerim." dediğinde ona umutla baktım.

"Sadece yatıp uyuyabilir miyiz? Uyursam iyi hissedebilirim."

"Tabii ki." diyerek yanıma oturan Ertan'a sarıldım ve hıçkırarak ağlamaya başladım.

Ertan saçlarımı koklayarak öperken ben de eğer Buğra'yı sorarsa diye cevap hazırlamaya başladım.

"Hadi uyu. Canın çok sıkıldı."

"Suyu kapatmadık." dediğimde "Sensör ile taşacak olursa musluk kapatılır. Boşver sen onu." dedi.

Başımla onu onayladıktan sonra gözlerimi yumdum.

Uyuyabilecek miydim?

Tabii ki hayır.

Kelebeğin YemiWhere stories live. Discover now