Bırakma

771 107 42
                                    

Dışarıdaki sesleri hayal meyal duyarken gözlerimi açmaya çalıştım. 

"Senin yaralandığını söylediklerinde nasıl korktuğumu anlatamam. Sanki hayatta kalmamı sağlayan can benden çalınmıştı. Benim ise yapabileceğim tek şey oturup doktorun bana hayatta demesini beklemekti. Daha doğrusu onu söylemesini ummaktı."

Ertan'ın önce sesini, sonra da elimi tutan elini hissettiğimde rahatlamıştım.

Ağrıların vardı ama umurumda değildi.

Sevdiğim adamın yanındaydım.

Gözlerimi açamadığım için elimi tutan elimi kavramaya çalıştım.

"Parmağını oynattı!" diye bağıran Ertan'ın hızla ayağa kalkışını hissettiğimde daha fazlasını yapmak istedim ama gücüm yetmedi.

Sahi...

Neden gücüm yetmemişti?

Burnuma gelen bu ilaç kokuları neyin nesi?

Hastanede miyim?

Neden?

Yavaş yavaş son olanları hatırlarken Ertan, kaldığım yerin kapısını açtı ve "Doktor!" diye seslendi.

"O uyandı! Elini kıpırdattı!"

Diğerlerinin de seslerini duyarken Ertan, "Elimi tutmaya çalıştı." dedi.

İçeri giren insanların ayak sesini duyarken bir hemşire, "Kontroller esnasında sizi dışarıya alabilir miyiz?" dedi.

Sanırım bunu Ertan'a diyordu.

Ondan başka kim yanıma girmeye çalışırdı ki?

Muhtemelen bir doktor göz kapağımı tutup açarken gözüme tuttuğu ışık rahatsız etti.

"Lavanta Hanım. Bizi duyabiliyor musunuz?"

Yine parmağımı oynattığımda "Muhteşem." dedi.

Muayenenin sonrasında gözlerimi tamamen açmayı da başarmıştım.

"Tahmini bir haftaya ayağa kalkabilirsiniz Lavanta Hanım. Tamamen iyileşene kadar yataktan kalkmamanızı öneririm. Hatta bu yüzden hastanede kalmanız daha sağlıklı."

"Uyanmam ne kadar sürdü?" diye sordum.

"Yaklaşık bir gün."

"Öyleyse hastaneden taburcu olabilir miyim? İşime dönmek istiyorum."

"Duyduğuma göre polismişsiniz Lavanta Hanım."

Bizimkiler vurulmayı açıklamak için böyle bir yalan uydurmuş olmalı.

"Evet."

"İş yerinizde pek dinleneceğinizi sanmıyorum."

"Karakolda oturduğum yerden bir hafta çalışırım. Hatta evden bile çalışabilirim. En azından taburcu olayım da rahat ettiğim yerde, evimde dinleneyim."

"Bunu düşünebiliriz işte."

"Çok teşekkürler doktor."

"Lavanta Hanım."

"Efendim."

"İşiniz biraz hareketli ve zorlayıcı. Buna rağmen çocuk düşünmüş müydünüz?"

Bu soruyu ne kadar garipsesem ve bir sorun olduğunu anlasam da cevap verdim.

"Eşim bu konuda çok hevesli. Benim de istekli olduğum söylenebilir. Neden?"

Doktor ve içerideki hemşire birbiriyle bakıştığında korkmaya başlamıştım.

"Sorun ne? Bilmediğim ne var?"

"Kurşunun girdiği yer..."

Doktorun sözünü kestim ve "Lütfen devamını getirmeyin." dedim.

Doktor susarken "Çocuk doğurmamın hiç mi ihtimali yok? Belki başka bir çözüm vardır. Küçük bir ihtimal." dedim.

"Maalesef Lavanta Hanım."

Gözümden yaş akarken Ertan ile hayallerimin yavaş yavaş yıkıldığını fark ettim.

Önce evimiz, sonra gelecekteki çocuklarımız...

Hayallerimizden geriye ikimizden başkası kalmamıştı.

"Üzgünüm Lavanta Hanım. Biz de böyle olmasını istemezdik."

"Bunu başkası biliyor mu? Kocam, arkadaşlarım..."

"Hayır, ilk olarak size söylemenin doğru olduğunu düşündük."

"Öyleyse lütfen söylemeyin. Benden duyulması daha iyi."

"Siz nasıl isterseniz Lavanta Hanım."

Acaba Ertan'a hamile taklidi yapıp sonra yeni doğmuş bir bebeği evlat edinebilir miydim?

Saçmalama Lavanta.

Daha ayılamadın sanırım.

O senin sevdiğin adam.

Ona yalan mı söyleyeceksin?

Bu onu yıkacak...

Ama mecburum.

Doktorlar odamdan geçmiş olsun dileyerek çıktığında içeri Ertan girdi.

Uzandığım yerden doğrulurken yaşlı gözlerle ona baktım.

"Ertan."

"Lavanta'm."

Ertan yarama dikkat ederek bana sarıldığında kendimi tutamayarak ağlamaya başladım.

Başta bunu hiç düşünmesem de, hevesimi belli etmesem de Ertan'dan çocuklarım olmasını çok istiyordum.

"Ben yanındayım, ağlama." diyerek saçımı okşayan Ertan'a "Özür dilerim." diye fısıldadım.

Özür dilerim hayallerini gerçekleştiremeyeceğim için.

"Asıl ben özür dilerim. Kağan, beni tanımasaydı seni tekrardan bulamazdı."

Ertan'a daha sıkı sarılırken "Beni bırakma, olur mu?" diye sordum.

Ertan saçımdan öperken "Seni neden bırakayım? Sana deli gibi aşığım." dedi.

"Sadece söz ver."

"Söz veriyorum."

Ağlamaya devam ederken çocuk doğuramayacağımı Ertan'a nasıl söyleyebileceğimi düşündüm.

Kelebeğin YemiWhere stories live. Discover now