Haber

661 105 35
                                    

"Anlattığım gibi, amir şirketini yeni bir iletişim aracı olarak kullanmak istiyor."

"Sen geri döndüğünden beri işe gitmiyorum. Bugün gidip ayarlama yapabilir miyim, diye bakabilirim."

"Eğer bu finansal yönden etkileyecekse yapmak zorunda değilsin."

"Sonuçta gelecek olan ajanların maaşını teşkilat ödeyecek. Benim için avantajlı olabilir."

"Amir bu duruma çok sevinecek."

Ertan arabayı park ederken "Benimle ülkenin her yerine haber yollayabilecek. Bir zahmet sevinsin." dedi.

"Belki ben de şirkette çalışırım." diyerek Ertan'a yaklaştım. 

"Sık sık odama çağırırım."

"Patronum değil misin? Mecburiyetten gelirim."

Ertan dediğime sırıtarak arabadan inerken arkasından aşağı indim. 

Ertan elimi tutarken "Senin için aldığım ateş poligonunu da teşkilata bağışlayabilirim. Orayı boşuna almış olmayalım." dedi.

"Bu yüzden satıp parasını kullanmak yerine bağışlayalım, bence de haklısın."

Ertan bana baktı ve "Teşkilat, senin teşkilatın. Niye bağış yapmayalım?" diye sordu. 

"Yine de paramızı bol bol harcama. Kazanması zor."

"Tamam patron."

Ertan ile kafeye girdiğimizde bizi bekleyen annem ve babama baktım. 

Bizi gördüklerinde ikisi de ayağa kalkmıştı.

Onlarla selamlaştıktan sonra karşılarına oturduk. 

Ertan tebessüm ederek "Size daha önce bahsetmiştim. Eşim, Lavanta." diye beni tanıttı. 

"Memnun oldum kızım." diyen anneme "Ben de." dedim.

Olabildiğince sesimi değiştirmeye çalışıyordum ama bu işte yetenekli olmadığım için cümlelerimi kısa tutuyordum.

"Kaç senedir evlisiniz? Çok tatlı görünüyorsunuz." diyen anneme Ertan, "Üç buçuk seneyi geçti." dedi.

"Dört senedir birlikteyiz." dedim.

"Bizim evde yapılan operasyonda vurulduğunuzu duyduk. İyisinizdir umarım." diyen babam ile istemsizce gözlerim dolmuştu.

"İyiyim, teşekkürler."

Ertan elimi sıkıca tutarken babam, "Yanlış bir şey mi söyledik?" diye sordu.

"Tabii ki hayır. Sadece yorgunluğu üzerinde. Malum ameliyattan çıktıktan sonra pek dinlenme fırsatı olmadı." diye açıklama yaptı Ertan.

"Geçmiş olsun tekrardan."

"Teşekkürler."

"Peki bizi neden buraya çağırdınız?" diye sordu babam.

"Size güzel bir haberimiz var. Bu yüzden geldik."

Annemler merakla bize bakarken "Oğlunuzu öldüren katili sabah saatlerinde bulduk." dedim. 

"Oğlumun katili olduğu için yargılanacak değil mi?" 

"Kendisini öldü."

Annemle babam ne tepki vereceğini bilemezken "Oğlunuzun kanı yerde kalmadı." dedim. 

"Size bir şey sorabilir miyim?" diyen anneme "Tabii ki." dedi Ertan. 

"Kızımın cesedi bile gelmedi bize. O da abisi gibi polisti ve katili hiç yakalanmadı."

"Hatice o zaman da söylendi. Karşılıklı bir çatışmada öldü Lavanta. Katili kim bulunamaz." dedi babam. 

"Keşke yapabileceğimiz bir şey olsaydı." dedi Ertan. 

"İki çocuğumuz da şehit oldu ve onlar gittikten sonra ev sessizleşti. Eğlence kalmadı. Çocuğunuz varsa bizi anlarsınız."

Ertan benim konuşmama fırsat vermeden "Hayır, yok." dedi. 

"İkinizin işi de tehlikeli, çocuk sahibi olmak zor olmalı." diyen annem ile kendimi zorlayarak gülümsedim.

"Eşim, çocuk çok istiyor ama maalesef ben çocuk doğuramıyorum."

Annem bunu beklemediği için şaşırarak elimi masanın üstünden tuttu ve "Bunu tahmin edemedim, düşüncesizce konuştuğum için özür dilerim canım." dedi.

"Önemli değil. Lütfen üzülmeyin." 

Babam şüpheyle bize bakarken "Tam olarak nerenizden vurulmuştunuz?" diye sordu.

"Karnımdan diyebiliriz."

"Çelik yelek giymiyor muydunuz?"

"Göksel neden böyle sorular soruyorsun?" diye araya giren annemi takmayan babam, "Bizim yüzümüzden mi oldu?" diye sordu.

Gözümden yaş süzülürken "Kesinlikle sizin yüzünüzden değil. Bu benim görevim." dedim.

"Çocuğunuz, oğlumun davasında vuruldunuz diye mi olmayacak?" diye şaşkınlıkla soran anneme Ertan, "Görevini yapıyordu. Sizin oğlunuzun dosyası ya da değil. Önemli değil." dedi.

"Hiç mi şans yok? Tedavi olunabilecekse size destek olmayı çok isteriz." dedi, babam. 

"Düşünceniz için teşekkür ederiz ama maalesef mümkün görünmüyor."

Ertan bana bakarken "Yine de her türlü tedaviyi deneyeceğiz." dedi.

Tebessüm ederek Ertan'a baktım.

"Ne tatlı çiftsiniz siz öyle. Numaranızı verin bakalım. Artık Hatice Teyze'nizden kurtuluş yok."

Bu dediği beni güldürürken babam, "Ee bizden bir şey istemez misiniz?" diye sordu.

"Belki bazenleri kapınızı çalıp yemeye gelebiliriz. İkimiz de anne yemekleri özledik." dedim.

"Kesinlikle Hatice sizi bırakmayacak." babam ile gülümsedim.

Onları çok özlemiştim.                                                                          

Kelebeğin YemiWhere stories live. Discover now