44. Birim

716 97 43
                                    

Baskından sonraki teşkilatın durumunu acıyla süzdüm.

Her yer yıkılmıştı.

Ölen ajanların sayısı daha belli değildi.

Amir ilk kez ne yapacağını bilemeyerek sadece oturduğunda toplayıp yanına gittik.

"Bitti. Bu birim tamamıyla kapandı.  Hepimizi başka birimlere dağıtacaklar."

Nazlı, "Bu kadar hızlı umutsuzluğa kapılamazsınız." dedi.

"Peki ne yapacağım?" diye sordu amir.

Kendimi tutamayarak insanları yönlendirmek için alınan megafonu aldım.

"Herkes beni dinlesin!"

Bana dönen yüzlerce yüze "Önem taşıyan davalarda çalışanlar yetecek kadar ajan alıp en yakın birime geçici olarak gidecek." dedim.

Ajanlardan birisi, "Yetecek kadar derken kaç kişiden bahsediyorsun?" diye sordu.

"Davayı en iyi bilen bir ajan ile kesinlikle davada çalışması gereken bir kişi. Bilişimcileri, olay yeri uzmanlarını ve laboratuvar görevlilerini burada bırakın. Geçici olarak gittiğiniz yerdeki görevlilerden yardım alırsınız."

"Burada kalanlar?"

"İş yerimizi kurtaracağız. Öncelikle işe yaramaz her şeyi ayıklayıp tekrardan inşa yapılana kadar içerisini çalışmaya uygun bir hale getireceğiz."

"Ekip başkanları ve onların üstündekilerin maaşını bir süre boyunca kesip gerekli eşyaları alacağız." diyen Hakan ile Nazlı, "Sizlere adaletsizlik olur. Herkesin maaşı bir süreliğine azaltılsın." dedi.

"Eşyaları ben size olduğunca ucuza satarım." diyen Ertan'a herkes dönünce Ertan, "Benim de batmamam lazım, bedavadan veremem." dedi.

"Ekstra bir indirim daha yapılabilir belki ama daha fazlası yok. Ocağıma da incir ağacı dikmeyin."

"Buranın inşaatı bittiğinde ise yeni eleman alacağız. O zamana kadar izinler de kaldırılacak." dedi Onur.

"İtirazı olan var mı?" diye sordum.

Kimseden ses çıkmayınca "Bunu hep birlikte halledeceğiz." dedim.

Taha gaza gelerek "Kimiz biz?" diye bağırınca herkes bir ağızdan "44. Birim!" diye bağırdı.

Gülümsedim.

Biz bu gizli olmayan gizli teşkilatın 44. biriminde çalışan ajanlardık.

Yıkılışımızdan ders alıp daha sağlam temeller atacaktık.

Megafonu yerine bıraktıktan sonra amire "Biz birlikteyiz hala. Son ajanımız ölene kadar durmayacağız." dedim.

"Öyleyse çalışmaya devam edelim." diyerek ayağa kalkan amir ile gülümsedim.

Onun başımızda olmasına alışmıştık.

"Tarık Akhan ve o kadını yakalayıp yeniden başlayalım." diye hırslanan Buğra'ya baktım.

Canı çok yanıyordu.

Akşın diye tanıdığımız kadını hakiki sevmişti.

Şimdi yaşadıkları...

Benim Ertan'a yaşattıklarıma çok benziyordu.

Ertan'ın bu kadar hızlı kendisini toparlanmasını şaşırırken "Kağan gibi onları kendi kanlarında boğacağız." dedim.

"O bir kere olur. İkincisi şüphe çeker." diyen amire "Ama ben bu güzel operasyonda yoktum." dedim.

"Operasyonun sebebi sendin, daha ne olsun?" diye sordu Onur.

"Ben de dahil olmak isterdim."

"Seni çekindiğimiz fotoğraflara shoplarım." diyen Nazlı'ya şaşkınlık ile "Bir de fotoğraf mı çekindiniz?" diye sordum.

"Anı olmalı kalmalıydı."

"Pofuduk terlik." diyen Taha ile hepsi kahkaha atarak gülmeye başladı.

"Ne? Pofuduk terlik de ne?"

"Dava ile ilgili. Sen anlamazsın." diyen Nazlı'ya "Anlatmaya ne dersiniz?" diye sordum.

"O an görmen gereken bir durumdu." dedi Taha.

"Ya ama."

Ertan, "Kağan'ı öldürmeye gittiğimde ayağında pofuduk bir terlik vardı." diye açıklama yaptı.

Şaşkınlıkla "Ne?" diye sordum.

Gülerek "Sanırım adamları ayakkabısına bir şey dökmüş. Tek giyebileceği şey de o pofuduk terlikmiş." diyen Berna ile "Nasıl bu anı kaçırdım ben ya?" diye sızlandım.

"Şansına küs bebek." diyen Taha'ya dudak büzdüm.

"Hadi içe girip işe koyulalım." diyen Ertan'a "Ben de böyle operasyon istiyorum." dedim.

"Operasyon senin köpeğin olsun."

Ertan'ın dediğine gülerek "Seviyorum seni Kelebek." dedim.

"Ben de seni seviyorum Kelebeğin yemi."

Kelebeğin YemiWhere stories live. Discover now