BÖLÜM - 9

41 3 0
                                    

EKİN ANLATIYOR:

İyi değildi Melek Abla. Kaybettiği kardeşinden sonra şimdi de evlilik mevzusu çıkmıştı başına. Babası onu kendisinden neredeyse otuz yaş büyük, evli, üç çocuklu bir adamla evlendirmek istiyordu. Adam karısından boşanana dek imam nikahıyla birlikte yaşayacaklar, adam boşanınca da belediye nikahı kılınacakmış.

Melek Abla solmuştu adeta. Zaten öyle sessizdi ki 'yok' gibiydi. Şimdi iyice silikleşmiş. Nasıl bir kumaşın üstüne güneş gele gele o kumaş önce rengini kaybeder, ardından da desenlerini... Günbegün rengini kaybeden Melek Abla bu son olayla desenlerini de kaybediyordu. Düz, iddiasız, kimsenin fark etmediği ve bir süre sonra eriyip gidecek bir kumaş parçasını andırıyordu bana.

Bir tek annemle konuşur, ona ağlardı. Annem de çaresizdi, ne diyeceğini, nasıl akıl vereceğini bilemez bir halde dinlerdi onu. "Kaç kurtar kendini!" demişti bir gün annem ona, bunun mümkün olmadığını bile bile... "Ben senin gibi yapamam Nergis Abla. Sen yapabildin. Benim de sevdiğim kişi yanımda olsaydı... Bir saniye beklemezdim." deyivermişti Melek Abla.

İşte o gün ilk kez, adını söylemeden itiraf etmişti Ulaş Abi'ye olan sevdasını.

Sustu annem, ardından usulca mırıldandı:

"Vazgeç bu sevdadan Melek. Ulaş çok başka bir yolun yolcusu..."

Bu olaylardan iki gün sonra Ulaş Abi bize geldiğinde, Suna'yla ev ev gezerek topladığımız boş kibrit kutularının ön ve arka yüzlerini kesip oyun kartı hazırlıyor, bu kartların iç kısmına numaralar yazıyor, şekiller çiziyordum. Birden ona kadar saymayı ve yazmayı yeni öğrenmiştim. Oyun kartlarımız akşama hazır olmalıydı. Misafirimi görünce hemen bıraktım yaptığım işi, öyle ya, baş konuğumdu o benim.

Ulaş Abi annemi sordu, annem çarşıya düğme ve iplik almaya gitmişti. Israrlarım sonucu beklemeye karar verdi.

"Ulaş Abi, sen Ankara'da yaşıyorsun diye mi annem Melek Abla'ya 'Vazgeç bu sevdadan Melek. Ulaş çok başka bir yolun yolcusu...' dedi? Ankara çok yol sonra uzakta ya..."

Şaşkınlıkla bakakaldı Ulaş Abiciğim. Bilmiyordu, farkında değildi Melek Abla'nın ona sevdalı olduğunun. Az ve öz konuşan babamın aksine ben aynı annem gibi aşırı derecede gevezeydim maalesef, üstelik yaşım gereği neyin konuşulup neyin konuşulmaması gerektiğinin ayrımını yapamıyordum çoğu kez. Çocukluğumun tüm saflığıyla ne var ve yoksa dökmüştüm ortaya: "Melek Abla'yı babası yaşlı biriyle evlendirecekmiş. Melek Abla çok ağladı. Annem ona o zaman böyle dedi işte. Ankara çok yol mu uzakta Ulaş Abi?"

"Biraz uzak Ekinciğim."

Uykuda konuşur gibi yanıtlamıştı beni. Ulaş Abi'min yeşil gözleri, pencereden dışarıyı dalgınca seyreden Melek Abla'ya takılıp kalmıştı. Camımızda tül perde olduğu için Melek Abla onu göremiyordu.

Suskunlaşmıştı Ulaş Abi. Oysaki belki de bilmesi iyiydi, Melek Abla'yı hem babasından hem de o adamdan bir tek o kurtarabilirdi. Belki de kurtarırdı...

SEPYAWhere stories live. Discover now