BUGÜNDEN SON SÖZ

116 4 0
                                    

EKİN ANLATIYOR:

Annem hala hayatta. Sizlere bunu anlatabilmemdeki en büyük pay onun. Her ne kadar "Çocukluk hafızası çok güçlüdür." dense de yaşananları yorumlayabilecek yaşta değildim henüz. Sağlıklı bir çocukluk geçirebilmem de belki bundan. Yaşanan onca acıyı o zamanlar anlayabilseydim şu an karşınızda belki de bambaşka, yarım bırakılmış bir Ekin olurdu.

Annem hatırladıkça ben anlattım. Bu kitabı yazarken ben de öğrendim aslında, o hatırladığım her bir sevimli anının içinde taşıdığı vahşeti, hüznü, sıcaklığı... Annemin günlüğünün faydası da yadsınamaz, bu sayede hafızamızın tozlu rafları içinde yer etmiş her hatıra sırasıyla canlandı, güçlendi, yenilendi.

Bu kitap sadece benim kitabım değil aslında. Herkes kendi satırlarıyla bir şeyler anlattı, en çok da Ulaş'ı... Zeynep titreyen elleriyle günlerce yazdı, bana verdi yazdıklarını, ben devam ettim kaldığı yerden, sonra ben Levent'e gönderdim, o devam etti... Kaya'nın ömrü kitabın tamamını görmeye yetmedi ne yazık ki... Sevim ve Belgin'i bulduk, onlar da anlattı yer yer. Birbirimizin yazdıklarını okurken şaşırdığımız da oldu, unuttuklarımızı anımsadıklarımız da... Bazı satırlarsa yıllar sonra gelen itiraflardı adeta; hem birbirimize hem diğer insanlara, en çok da kendimize yapılan... Elinizdeki kitap bu şekilde oluştu işte.

Zeynep de yaşadıklarına rağmen hala dimdik ayakta. Bir zamanlar Ulaş'ın dediği gibi, kaldırım taşlarının arasından çıkan bir çiçek o. Her koşulda yaşamayı başarıyor. Söz vermişti yıllar önce Kaya'ya... Devrimci ruhunu hiç kaybetmedi, bugün hala eylemlerde en önlerde görebilirsiniz onu.

Babamla aynı yıl, 1974 senesinde çıktı Zeynep hapishaneden. İki sene sonra da Kaya çıktı, evlendiler. 80 darbesiyle yeniden içeri girdi Kaya, sonsuz bir sabırla bekledi onu Zeynep. 1986 senesinde Kaya evine döndü. Bu şekilde anlatınca ne kadar da basit, hapishaneye girdi, çıktı... Değil. 12 Eylül'ün izlerini ömür boyu vücudunda taşıyacaktı Kaya. Gördüğü işkenceler yüzünden bir çocuklarının olmamasının başlarına gelen onca kötü şeyin yanında lafı bile edilemezdi. Hapishaneden çıktıktan sonra dahi Kaya'nın hayatını her geçen gün biraz daha kemiren 12 Eylül zindanlarının faşizmi, onun canını da genç yaşında alacaktı. Zeynep, kendisi bir şekilde yaşama tutunduğu gibi 1995 senesinde kansere yenik düşen sevdiğini de hala yaşatıyor. Kar, kış, sıcak, soğuk, hastalık demeden her gün mezarına taze çiçekler bırakıyor, saatlerce konuşuyor onunla. Ulaş'ın bir mezarı bile yok, Zeynep onun fotoğraflarıyla konuşuyor. Zeynep yaşıyor hala inatla ve yaşatıyor evet, sadece daha da yalnızlaştı. Pamuk Prenses'ten Pamuk Nine'ye dönüşümü sessizce oldu. Öte yandan gözlerindeki pırıltılar hiç kaybolmadı. Hala huysuz ve tatlı.

"Bizim dönemden çok ekmek yedi insanlar. Bir sürü film, televizyon dizisi yapıldı, romanlar yazıldı ama hiçbiri o dönemi gerçek anlamıyla yansıtamadığı gibi bizleri basit, bir grup kendini bilmez, heyecanlı gençler olarak gösterdi. Bizim kitap da olmadı Ekin, neden kestin bazı satırları? 68 kuşağının çocukları korkak yetiştirildi, sen ya da bir başkası, bizim yaşadıklarımızı, inandıklarımızı ve mücadelemizi anlayamaz, gerçekten anlatabilecek cesarete dahi sahip olamaz. Kitaplarda ezberletilen ideolojilerin tanımını yapmaktan öteye geçemezsin." demişti bana. Sonra kurduğu uzun cümlelerin yorgunluğuyla yaslanmıştı arkasına. Oturduğu çekyatın tam karşısında asılı duran Kaya ve Ulaş'ın ODTÜ çimlerinde çekilmiş siyah-beyaz fotoğrafına takılı kaldı gözleri bir süre. "Bize dokunmasınlar." diyordu o bakışlar. Gülümsedim sadece. Haklı elbette, anlatamazdım. Sadece çabaladım. Anlattığım dönem, hassas bir dönemdi, yaraları iyileşmemişti henüz. Alıntıladığım düşünceler dahi yanlış anlaşılabilirdi. Ben, Ulaş'ı ve dönemi genel hatlarıyla anlatmak isterken Kaya ve Zeynep o günleri fazlasıyla 'içinde' yaşamış kişiler olarak şu anda kendilerine zarar verebilecek düşüncelerle anlatıyorlardı geçmişi. Zeynep her şeyi yaşamıştı, korkusuzdu ama zaman değişmişti. 12 Eylül'den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Korkak mıydım ben? Galiba... Galiba birçok darbe çocuğu gibi ben de korkaktım.

SEPYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin