BÖLÜM - 56

16 1 0
                                    

KAYA ANLATIYOR:

Saklanmak zorunluluğu yeni bir fikir değildi. Bizimkiler Ulaş'ın arandığını duyunca onun konuşma ihtimaline karşın önlemler almış, B planlarını çoktan uygulamaya geçirmişlerdi. Yine de rahattım ben, Ulaş'ın asla konuşmayacağından emindim. Ankara'ya dönüp onunla yeniden bağlantı kurmuştum, dışarıdaydı, kısmen güvendeydi. Onun dışarıda oluşu üzerimdeki sorumluluğu azaltmış, rahat gezer olmuştum. Ne çabuk alışılıyor şu özgürlüğe! Özgürlüğün tadını yeniden çıkarmaya başlamıştım, ta ki o melun 12 Mart'a dek... Sıkıyönetim ve yasaklar rahat nefes aldırmaz olmuştu. Radyolardan sürekli olarak adlarımız okunuyor, "Sayın muhbir vatandaş" göreve çağrılıyordu. Halk korku içindeydi, kardeş kardeşi ele veriyordu. Bu arada Başbakan Süleyman Demirel'in istifasının hemen ardından Kocaeli Milletvekili Nihat Erim, kabineyi kurmakla görevlendirilmişti. Şimdi gazetelerde çatışma haberleri dışında bir de bunlar yer ediyordu. Çok sürmedi, 26 Mart'ta Türkiye'nin 12. Başbakanı sıfatıyla açıkladı kabinesini Erim. Ve manşetlere yeniden çatışma haberleri yerleşti.

İşte böyle bir dönemde Sinematek kimliğim çok işime yaramıştı. Turgut Ersözen'dim bundan böyle ve Umut Kızıldem'i bulmak için bir sabah İstanbul'a doğru yola çıkmıştım.

Ulaş'la genelde sinemada görüşürdük. Kararlaştırılan gün, kararlaştırılan saatte kararlaştırılan sinemaya gider, arka arkaya biletlerimizi alır, yan yana otururduk. Bazen fısıltılarla anlaşırdık, bazense hiç konuşmaz, önceden hazırlanmış pusulaları takas ederdik. İyiydi Ulaş, keyifsiz de olsa onun o tükenmek bilmeyen umudunu hala görüyordum gözlerinde. Kadir Abilerde kaldığını benden başka birkaç kişi daha biliyordu. Topluca buluşmamız gerektiğinde o evi kullanıyorduk. Ulaş'ın eski mahallesinde, DİSK'li bir işçinin evinde güven içinde kalabilmesini aklım almıyordu. Gerçekten de özellikle 12 Mart sonrası en alakasız evlerin bile halıları postallar altında ezilmişken Kadir Abilerin evine henüz uğramamıştı asker yeşili. Bu, uğramayacağı anlamına gelmiyordu elbet ama yarından bile şüpheliyken uzun vadeli planlar yapabilecek konumda değildik. Günü kurtarmak ve hep uyanık kalmak yeterliydi.

6 Nisan'da ünlü işadamları Mete Has ve Talip Aksoy'un rehin alınması ve de ardı ardına gelen banka soygunlarının ardından artık çember iyice daralmış, saklanabileceğim tek bir ev kalmıştı yarı güvenli. Ankara'dan sonra İstanbul'a da sığamaz olmuştum...

SEPYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin