BÖLÜM - 30

33 2 0
                                    

LEVENT ANLATIYOR:

Bu konu fazla uzamadan kapanmalıydı.

Derya'ya kağıt bulamadığım için paranın üzerine yazarak numaramı verişimin üzerinden beş aydan fazla bir zaman geçmişti. Aramadı. İlk günler aramak için beklediğini düşündüm. Ardından çekindiğini... Sonra paranın üzerindeki numarayı fark etmediğine inanarak teselli ettim kendimi. Artık farkındayım. Beni istemiyordu.

Artık unutmalıydım onu...

1969 Ekim'inde Fikir Kulüpleri Federasyonu Olağanüstü 4. Kurultayı yapılmıştı. Şiddetli tartışmalar yaşanan Kurultay'da tüzük değiştirilerek TİP sempatizanları tamamen tasfiye edilmiş, FKF ismini de değiştirerek Dev-Genç adını almıştı. Dev-Genç toplumun diğer kesimlerini kucaklamayı amaçlıyordu. Bu kurultayda Filistin'e giden arkadaşlar da sol sapma eğilimi nedeniyle eleştirilmişti.

FKF, Dev-Genç'e dönüşürken bu arada mahkeme kararıyla da öğrenci birlikleri kapatılıyordu. Bu da öğrenci birliklerine Yargıtay yolu görünüyor demekti. Kapatılma kararı alınan derneklerden biri de TMTF (Türkiye Milli Talebe Federasyonu) idi.

Boykotlara gelince, söylemeye gerek var mı bilmiyorum, boykotlar eğitimin artık olağan bir parçasıydı. Hak aramanın kanıksanması, insanların buna duyarsızlaşması ne yazık!

O günlerden bir gün benim doğum günümmüş...

Ben de bunu Ulaş elinde şık bir kutuyla geldiğinde hatırlamış oldum. Bir aile geleneği olarak saydığım doğum günlerini kutlamayı ailemi bıraktığım gün bırakmıştım. Bugüne dek ne Ulaş'ın, ne Kaya'nın ne de Zeynep'in doğum gününü kutlamıştık. Benim farkım neydi? Benim 'burjuva' geçmişim miydi? Bir keresinde bunu Ulaş'a ima etmiştim, gülmüştü: "Boşversene, proletarya devrimi küçük burjuvanın önderliğinde yapacak." diyerek sırtıma vurmuştu şakasına. Oysa ben gülmemiştim. Geçmişimi silip atmak istiyordum. Hayır, utanılacak bir yanı yoktu. Babamın maddi durumu benim kimliğimi belirleyemezdi elbet. Sorun şuydu: Ben geçmişimi ailemden ayrı düşünemiyordum. Geçmişimin en önemli parçasıysa artık yoktu. Hayatımda hep bir eksiklik hissediyordum ve bu eksiklik bir yere ait olmamı engelliyordu. Belki de bu düşüncelerin hepsi saçmalıktı. Abartıyordum. İnadı bırakıp gitmeliydim Almanya'ya, özüme dönmeliydim... Ama hayır! Yurdumun topraklarından uzak kalamazdım. Sadece siyasi nedenlerden ötürü değil; özlerdim memleketimin sıcacık insanını, toprağının kokusunu, caddelerini, sokaklarını, iklimini ve hatta demleme çayının yanındaki gevrek simidini... Hele arkadaşlarımı...

Ulaş kırmızı kaplı kutuyu uzatıyordu. Yine İstanbul'daydık, yine Vurallarda kalıyorduk. Evde sadece ikimiz vardık. Aile bir akşam oturmasına gitmiş, Kaya ve Vural ise dışarı çıkmışlardı az önce. Aldım kutuyu.

"Hepimiz adına ufak bir hediye." demişti Ulaş. Açınca anladım, aslında Ulaş düşünmüştü bu hediyeyi. Çünkü Kanlı Pazar'da kol saatimi kaybettiğimi ve bunun için üzüldüğümü bilen tek kişi Ulaş'tı. Şık bir saat almıştı. Önceki saatim gibi Amerikan markası değildi ama sanırım pahalı bir saatti. Bunun için harçlıklarını biriktirmiş olmalıydı. İhtiyacım olan bir şeydi saat, epeydir ben de almak istiyordum ama onca ihtiyacın arasında saate sıra gelmemişti. En güzeli de her an Ulaş'ı hatırlatacak bir şey taşıyacaktım yanımda.

Kaya ve Vural elleri kolları dolu bir şekilde geldiler. Doğum günümü kutlayacakmışız. Şaşırdım. Şaşırdım çünkü aldıkları şeyler benim bildiğim doğum günü kutlamalarında yeri olmayan şeylerdi. Pasta yerine çerez, kola yerine şarap almışlardı. Hep beraber sahile indik. Bizde (eski bizde!) doğum günleri karanlık bir sahil kenarı yerine ışıklarla süslü bir iç mekanda yapılırdı. 3-5 kişi yerine en az 30-50 kişi katılırdı. Boğazın karanlık sularının sessiz derinliği yerine gürültülü müzikler eşliğinde yüzeysel sohbetler olurdu. Gazete kağıdına sarılı ucuz şarap şişelerini kafaya dikmek mi? Böyle şaka bile olmazdı! Bizde (eski bizde!) kalitesi fiyatıyla ölçülen pahalı şampanyalar şenlikle patlatıldıktan sonra şık kadehlerde yudum yudum içilirdi. Hediyeler hediye almayanları utandırmamak için gizlice verilmez, aksine sırf hediye takdimi için özel bir tören yapılırdı.

SEPYAWhere stories live. Discover now