-44-

3.6K 155 264
                                    

🎶Yüksek Sadakat- Döneceksin Diye Söz Ver

43. Bölümü okumayan kalmadı değil miii?
_________
Bakışlarımı etrafta dolandırırken mutlulukla gülümsedim. Üstümüzde gökyüzünün temiz ve güzel havası, altımızda ise papatya tarlası...

Ellerimi papatyalara değdirirken bakışlarım birkaç metre ilerdeki Savaş'a takıldı. Ama bir değişiklik vardı.

Savaş Kayahan bembeyaz giyinmişti.

Beyazın ona ne kadar çok yakıştığını düşünürken birkaç adım daha attım. Nutkum tutulmuştu, büyüleyici görüntüsü karşısında.

Savaş'a dokunmama birkaç adım kalmıştı ki elimde hissettiğim acıyla duraksadım. Bakışlarım oraya döndüğünde papatyaların arasındaki dikeni gördüm. Simsiyah bir diken parmağıma batmıştı.

Parmağımdan süzülen kanlarla elimi kendime çektiğimde üzerimdeki elbisenin rengi dikkatimi çekmişti. Biraz önce beyaz olan elbisem, siyahlara bürünmüştü.

Burnuma dolan papatya kokusuyla hızlıca etrafa baktım. İçimi bir korku kapladı.

Papatyalar en güzel, öldüklerinde kokarlardı.

Ve doğruydu, etrafımdaki bütün papatyalar solmuştu. Onların soluk rengi nefesimi kesmişti.

Ellerimde hissettiğim sıcak sıvıyla duraksadım. Ellerime bakmaya korkuyordum, göreceklerimden...

Yüzüme düşen birkaç damla suyla bakışlarım gökyüzüne çevrildi. Kara bulutlar, can sıkıntımı arttırmak istercesine çevirmişti üstümüzü.

Yutkundum, sertçe. Kalbim göğüs kafesimi zorluyordu.

Az önce elime batan diken her nefes alışımda kalbime batıyor gibiydi.

Ellerime baktım. Kırmızı... Kan...

Ellerim titremeye başladı. Savaş'a ihtiyacım vardı.

Bakışlarım ileri döndü. Savaş oradaydı ama ayakta değildi.

Kalbim titredi.

Ölü papatyaların rengi kırmızıya dönmüştü. Savaş'ın kanı onları renklendirmişti.

"Savaş..." Dudaklarımın arasından çıkan fısıltı kulaklarıma zor ulaşmıştı.

Kanlı ellerimi umursamadan üzerimdeki elbisenin eteklerini tuttum ve tökezleyen adımlarla ona koştum. Nefes alabilmek için kokusuna ihtiyacım vardı.

Dizlerim üzerine çöktüm. Titrek ellerimi yanaklarına götürdüğümde parmak uçlarım üşüdü.

Kanın sıcaklığı, ölümün soğukluğu.

Alayla güldüm. Delirmiş olmalıydım.

Sıcak ve soğuk ne zamandan beri canımı bu kadar yakıyordu?

"Savaş, uyan hadi." dedim yumuşak sesimle. Sesim yumuşak olursa uyanmaz mıydı? Kıyamazdı ki o bana.

Uyanmadı...

Başımı göğsüne yasladım. Sessizlik, kara bir duman gibi boğdu beni.

"Savaş... Kalp atışını duyamıyoru-um." Sesimin titremesine engel olamamıştım. Yanaklarımdan süzülen yaşları hissederken başımı boynuna gömüp kokusunu içime çektim. Mırıldandım yavaşça.

Siyaha TutkunWhere stories live. Discover now