-25-

4.5K 195 130
                                    

Herkes var gücüyle Savaşı alkışlarken o, bozmadığı ifadesiyle sahneden inip karşıma geldi.

Kendime bile anca itiraf ettiğim duyguların fark edilmesi korkusuyla ellerimi nereye koyacağımı şaşırdım.

Savaş çok yakınımda durduğunda yutkunarak kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Loş ışıkta parlayan gözleriyle bana bakarken kalbim bana ihanet edercesine hızlı hızlı çarpıyordu.

Ortamda dans müziği çalmaya başlarken sakin olmaya çalışarak "Sesin güzelmiş." dedim. Sesi güzelden daha çok büyüleyiciydi aslında.

Yüzünde tek bir mimik oynamazken "Biliyorum." dediğinde kaşlarımı çattım. Ah aptal kalbim, bu hödük adama nasıl tutulursun?

Arkama döneceğim sıra belimden tutup beni kendine çekti. Kolları sıkı belimi sararken "Ne yapıyorsun?" diye sordum. Bedenlerimiz bir olmuş şekilde dururken "Dans ediyoruz." dedi.

Gözlerimden anlık şaşkınlık geçerken heyecanımı bastırmaya çalışıyordum. Ona hala sinirli olsam da şuanda ondan uzaklaşamazdım. Çoktan etkisi altına girmiştim.

Kollarımı boynuna dolarken kendime engel olamayıp "Neden beni bırakıp gittin?" diye sordum. Kaşlarını çatarken "Çünkü bayılmıştı." dediğinde "Korumalardan biri de onu hastaneye götürebilirdi." diye kızdım.

"Sonradan daha çok sorun olurdu." dediğinde "Bana dediklerini duymadın mı? Beni nasıl tehdit ettiğini." dedim. Ardından sinirle "Beni biraz olsun umursamadığını düşünmüştüm." dedim.

Savaş sinirlenirken "Seni umursamadığımı mı düşünüyorsun?" dedi gergin sesiyle. Kafamı onaylarcasına sallarken "Hı hı." dediğimde "Öyle mi Masal Karaca?" dedi. "Aynen öyle Savaş Kayahan." dediğimde sinirle gözlerime baktı.

Bakışları korkutsada bakışlarımı dikleştirip "Sinirli bakışların beni korkutmuyor." diye yalan söylediğimde biraz daha yaklaşarak "Emin misin?" diye sordu fısıltıyla.

Bana olan yakınlığını umursamamaya çalışırken bakışlarımı kaçırarak "Eminim tabii ki." dedim.

El parmakları bel boşluğumu okşarken yutkundum. Daha fazla dayanamayacaktım. Ağzımı açıp bir şey söyleyeceğim sıra şarkı bitince hızlıca geri çekilip derin bir nefes aldım.

Gözlerimi kaçırırken "Artık gitsek mi? Yorgunum." dedim soğukça. Bir şey demek yerine başını salladığında bizimkilerin yanına ilerledim. Çantamı alıp Buğranın yanağına öpücük bıraktım. "Biz gidiyoruz. Yorgunum biraz. Yarın görüşürüz." dediğimde "Kendine dikkat et prenses." dedi. Başımla onu onaylarken diğerlerine dönerek "Yarın görüşürüz millet." diyerek onlarla vedalaştım.

Savaş önden, ben ve Ihsan arkasından mekandan çıktık. Savaşın arabasına bindiğimizde başımı camdan dışarı çevirdim.

Aklıma gelen fikirle Savaşa dönerken "Sahile gidebilir miyiz?" diye sordum. Biraz nefes almaya ihtiyacım vardı. Savaş bir şey demeden arabayı çalıştırdı.

Konuşmadan sahile geldiğimizde arabadan indim. Kenara gidip derin bir nefes aldım. Uzun uzun denize baktım. Içimde acıyan bir şeyler vardı. Ve bu ben de ağlama isteği uyandırıyordu.

Bazen yaşadığımız şeyler o anda bizi üzmezdi. Ama üzerinden zaman geçtikçe damla damla birikir ve bir gün bardaktan taşma eşiğine gelirdi. Benim içinde o gün bugündü.

Gözlerimden yaşlar süzülürken derin derin nefes aldım. Savaşın arkadan bir yerlerden beni izlediğini biliyordum. Ona ihtiyacım vardı. Ama olmazdı ki.

O an beni hissetmiş gibi yanıma yaklaştı. Gelen adım seslerinden anladım. Gözyaşlarımı silerken bedenini yanımda hissettim.

Ona bakmadan arkama dönüp sahil kenarında yürümeye başladım. Arkamdan geldiğini biliyordum. Ama istemiyordum. Bana yakın olmasını istemiyordum. Daha çok canımı yakmasını istemiyordum.

Siyaha TutkunWhere stories live. Discover now