-FİNAL-

4.4K 115 262
                                    

▪Ağlamamak için zor duruyorum. O yüzden sizleri direkt final bölümüzle baş başa bırakıyorum...

BÖLÜM SONUNU MUTLAKA OKUMANIZI RİCA EDİYORUM.
_________
"Bir zamanlar mutlu olduğunu ve hayatı boyunca mutlu kalacağını sanan bir gökkuşağıydım. Kötü bir şeyin başıma gelmeyeceğine inandırmıştım kendimi. Bir peri masalının baş kahramanı olmuş, güzel dileklerimin gerçekleşmesinin zevkini sürerdim sadece.

Ama sonra... Bir anda renklerimi kaybettim. Yedi rengim de beni teker teker terk etti. Beyaz kaldım sadece. Bembeyaz bir gökkuşağı. Her şeyin bittiğini düşündüm. Ağladım sadece. Ne kelimeler ne cümleler çare oldu kalbimdeki sızıya.

Sonra bir şey oldu ve ayağa kalkmaya karar verdim. Beyaz bir gökkuşağı olabilirdim ama ağlamayacaktım artık. Hayat devam ediyor, mücadelem de devam ediyor.

Ayağa kalktım. Yeni yerlere gittim. Yeni insanlar tanıdım. Ama biri vardı. Buz karar soğuk gece kadar siyah...

Renklerini kaybeden bir gökkuşağı daha ne kaybedebilir ki dedim. Korkmadım o yüzden ondan. Ancak ona her yaklaştığımda bir darbe aldım ve darbe verdim.

Korkmaya başladım belki de. Beyaz bir gökkuşağı, siyaha yaklaşırsa grileşir diye. Renklerimi kaybetmişken bir de gri olmak istemedim.

Ancak sonra hayatımdaki en çılgınca şeyi yaptım ve ona aşık oldum.

Bununla da kalmayarak onu kendime aşık ettim. Yani etmişim...

Ne olursa olsun dedik ve kenetlendik birbirimize. Grileşmeyi göze aldık. Yanmayı, yakmayı, kül olmayı ve hatta yok olmayı bile.

Ta ki o mucizeye kadar.

Siyah ve beyaz birleşti ama grileşmediler. Biz birleştik ama grileşmedik. Biz gökkuşağı olduk. Kaybettiğim bütün renkleri en güzel haliyle geri kazandım.

Sonra da asıl güzel olan hediye geldi. Hayatıma siz girdiniz ve ben gerçek mutluluğa erişen bir gökkuşağı olarak gökyüzüne yakıştım."

Yüzümdeki gülümsemeyle karnımın üzerinde gezinen ellerime baktım. Minik Kayahanlar şu anda tam 8 aylıktı ve ben bulduğum her fırsatta onlara bir şeyler anlatıyordum. Daha doğrusu şu an Savaş olmasa da o varken birlikte anlatıyorduk.

Bundan tam iki ay önce 18 Temmuzda bir haftalık köy tatilimizden dönmüştük. Ve şu anda buradaydık. 18 Eylülde.

Bu iki ay içinde Bora ve Ayça kendi evlerini almışlardı. Hem de bizim iki ev yan tarafımızda. Artık komşu olmuştuk. Ayça'yla sürekli buluşup sohbet etmemizden Bora ve Savaş'a gına gelmiş gibi gözükse de gülüp geçiyorduk. Buna rağmen Ayça ve Bora evliliklerinin tadını çıkarıyordu. Sürekli bir yerlere gezmeye gidiyorlardı.

Bomba haberler Pamir ve Rüya cephesindeydi. Pamir bir hafta önce Rüya'ya evlenme teklifi etmişti! Bu Rüya için bile o kadar beklenmedikti ki hepimiz şok olmuştuk. Fazla beklemek istemiyorlardı. Zaten ikisinin de ailesi olmadığı için bir an önce evlenmek ve birbirlerinin ailesi olmak istiyorlardı. Hala süren ısrarlarımızla onları da bizim oturduğumuz sokaktan ev almaya ikna edecektik. Yani umarım.

Damla ve Alp ikilisi için şu anda pek evlilik gözükmüyordu. İkisi de bir spor salonunda eğitmen olarak çalışmaya başlamışlardı. Tabii ikisi de sadece kendi hemcinslerine ders veriyordu. Yoksa mazallah kan falan çıkabilirdi. Gerçi bize kalsa onlar için de evlilik pek uzak gözükmüyordu. Ne kadar inkar etseler de bir aile olmak istedikleri çok belliydi.

Gelelim Buğra ve Hilal'e. Buraya döndükten sonra sadece iki hafta daha uzak kalmaya dayanabilmişlerdi. Hilal bütün tereddütlerini geride bırakarak Buğra'ya gitmiş ve yarım kalan bu ilişkiyi yeni bir sayfada tekrar başlatmıştı. Bu akşam ise Buğra, Hilal'in ailesiyle resmi olarak tanışacaktı. Hilal'den daha fazla uzak kalmamak için bu teklifi kendi yapsa da iki günden beri heyecandan eli ayağı titriyordu.

Siyaha TutkunWhere stories live. Discover now