-47-

3.2K 140 217
                                    

"Sa-savaş?" diye fısıldadım zorlukla. Sesim oraya kadar ulaşmış mıydı, emin değildim. Kalbim küt küt çarpıyordu. Soluklarım sıklaşmış, görüşüm bulanıklaşmıştı. 

O gülümsedi... Ben ağladım...

Gözyaşlarım ardı ardına ıslattı yüzümü. Hızlıca birkaç adım attım oraya doğru. Bir adım kala durdum. Gerçek miydi ki? Burada mıydı sahiden? Beni özleyip geri mi dönmüştü?

Titreyen elimi yavaşça kaldırıp yüzüne uzattım. Parmak uçlarımda hissettiğim teniyle yavaşça gülümsedim. "Buradasın..." Dudaklarımın arasından çıkan sözcükleri duyduğunda "Buradayım." diye fısıldadı.

Sesinde huzur buldum. Nefesimi buldum. Yaşam buldum.

Bakışlarımın yüzünün her milimetresinde gezdi. Gözleri dolmuştu. Kaşının kenarında geçmeye yüz tutmuş birkaç çizik vardı.

Daha fazla uzak kalamadım ona. Kollarımı boynuna dolayıp başımı boyun girintisine koydum. Ellerim boynunu sıkı sıkı tutarken kokusunu içime çektim. Aylar sonra ilk defa yaşadığımı hissediyordum.

Kolları belime dolanırken o da bana sıkı sıkı sarıldı. O gerçekten buradaydı, kollarımın arasındaydı. Saçlarıma kondurduğu öpücüklerde buldum hayatı. 

Bir boşlukta kalmıştım gidişiyle. Aşağıya doğru düşüyordum son süratle. Yere çakılacağımı hissediyordum. Ama sonra...

Geldi ve tuttu beni. Sardı kollarını bana. O bana sarıldığında eksik kalan yanım tamamlandı. Gökyüzünde güneş açtı, renkler bir bir canlandı yeryüzünde.

"Ağlama güzelim." Kulağıma fısıldayan sesi boğuktu. Sesindeki o duyguyu hissediyordum, anlayabiliyordum. Kendini bırakmamak için direniyordu.

Ben duvarlarımı çoktan yıkmıştım bile. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Salonu benim ağlayışlarım doldururken kimseden ses çıkmıyordu. Onları görmüyordum ama hissettiklerini tahmin edebiliyordum.

Kaç dakika öyle kaldık bilmiyorum. Ama bana kalsa bir ömür boyu sürebilirdi.

Beni kendinden yavaşça uzaklaştırdıktan sonra yüzümü avuçlarının içine aldı. Yüzünü, yüzüme yaklaştırırken baş parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi.

"Özür dilerim gökyüzüm."

Islanan kirpiklerimi kırpıştırırken "Savaş seni özledim." diye mırıldandım aciz sesimle. Her an tekrar ağlayabilirdim. Özlemimdendi bu ağlayışlarım.

Bakışlarım bir anlığına bizimkilerin üzerinde dolandı. Kızların gözleri kızarıktı. Erkekler ise şaşkın bakışlarla bakıyordu.

Tekrar ona baktım. Gözlerinin içine odaklandım. Bir rüyada olmaktan korkuyordum. Hayır hayır, bu rüyadan uyanmaktan korkuyordum.

Bana yaklaştı ve dudaklarını alnıma bastırdı. Derin bir öpücük kondurdu alnıma. Ardından şakağım, yanağıma...

Kollarımı beline dolarken kafamı göğsüne yasladım. Beklemeden o da kollarını bana sardığında kokumu içine çekti. "Senden üç ay uzak kalmak, ölüm gibiydi."

Duyduğum cümle kaşlarımı çatmama sebep olurken geri çekildim. "Ne demek bu?" Sesimin titremesine engel olamamıştım. Tek istediğim aklıma gelen ihtimalin olmamasıydı.

Savaş cevap vermek yerine sadece baktı. İfadesizlik maskesini takmıştı. Bu ifadesizliği beni ilk zamanlar tanıdığım Savaş'a sürüklese de bunu göz ardı ettim.

"Savaş bana cevap ver. Sen üç ay boyunca iyi durumdaydın ama saklandın mı?" Sesimdeki öfkeyi kontrol edemiyordum. Gözlerim bu sefer hissettiğim öfke yüzünden dolmuştu.

Siyaha TutkunWhere stories live. Discover now