-8-

6K 240 179
                                    

Annemin uzaktan gelen sesiyle gözlerimi kırpıştırarak açtım. Bakışlarımı ağır ağır alışık olduğum odamda gezdirirken duvardaki saate baktım. 9.20. Neden hafta sonu bu saatte uyanmak zorundaydım? Tabii ki sevgili babam uyumayı sevmediği için... 

Sesli bir nefes bırakıp gözlerimi kapattığım sıra odamın kapısı açıldı. Annemin "Saat 11 oldu Masal. Hadi Kalk." diyen sesi kulaklarıma ulaştığında "Atma ziya..." diye mırıldandım. Annem "Ne diyorsun kızım? Ağzının içinde geveleme." diye sitem ettiğinde "Hafta sonu diyorum, hafta sonu..." dedim bıkkınca.

Annemin sinirli mırıldanmasını duyduğumda gözlerimi aralayarak ona baktım. İki elini belinin yanlarına koymuş ve kaşlarını çatmıştı. Birkaç saniye öylece durduktan sonra odamdaki dağınık kıyafetleri kucağına toplamaya başladı. Aynı zamanda söyleniyordu. 

"Sanki babanı bilmiyorsun. Adam erken kalkıyor, kahvaltı istiyor. İki kere kahvaltı mı hazırlayayım? La havle... Şu kıyafetleri bırakıp geliyorum. Seni hazırlayalım sonra." 

Annem odadan çıktıktan birkaç dakika sonra geri geldi. Mavi kot görünümlü, uzun kollu, önden düğmeli, aynı renk kemere sahip dizlerimin biraz altında biten elbisemi annemin yardımıyla giydim.

Elbiseyi giydikten sonra saçlarımı dalgalandırıp mavi bir bandana taktım. Hafif bir makyaj yapınca hazır olduğuma kanaat ederek babamı çağırdım. Babam beni aşağı indirince birlikte kahvaltıya oturduk. Hiçbir şeye keyfim de halim de yoktu. 

Babamın "Bugün sen, ben ve Anıl beraber bir şeyler yapalım mı Masal? Ne dersin? Bayadır yapmadık böyle şeyler." demesiyle ona baktım. İtiraz edecek gibi olsam da gözlerindeki heves bana engel oldu. Yüzüme inandırıcı bir gülümseme  yerleştirdikten sonra "Olur." dedim. 

Kahvaltıdan sonra beraber evden çıktık. Geldiğimiz AVM'nin sinema katına çıktığımızda üçümüzün de beğeneceği bir filme biletlerimizi aldık. Sinema yarım saat sonra başlayacağı için yemek bölümüne gidip birer kahve aldık.

Yavaşça kahvemi içerken etrafa göz atıyordum. Bir an gözüme üç dört masa ötedeki kişi takıldı. Gözlerini benden ayırmadan sırıtarak bakan kişi tahmin edersiniz ki Pamir'in ta kendisiydi. 

Yutkunarak bakışlarımı kaçırdığımda bunun bir tesadüf olmasını diledim. Sadece bir kez görmesine rağmen hemen peşime takılacak kadar delirmiş olamazdı. Yani en azından öyle umuyordum.

Diken üstünde hissettiğim yarım saatin sonunda sinema vakti gelince beraber sinema salonuna geçtik. Sandalyemi uygun bir yere bıraktıktan sonra babam beni koltuğuma oturttu. Daha sonra Anıl ve babamda yerlerine oturunca Anıl elindeki mısır paketlerinin üçünden birini bana uzattı. Diğerini de babama verip sonuncusunu da kendine aldı.

Film başlamadan hemen önce salona Pamir ve o gün yanındaki diğer çocuklar geldi. Pamir bana bakıp sırıtınca bu sefer cidden beni takip ettiğini anladım. Dünden sonra Savaşı aramak istemediğimden dikkat çekmeyecek bir şekilde telefonumdan Kerem'in numarasını bulup tuşladım. Şu an çok stres yapmıştım.

Kerem telefonu açınca "Ultra yakışıklı Kerem Yılmaz ile konuşuyorsunuz." dedi neşeli sesiyle. Onun aksine stresli sesimle "Kerem şey, neredesin?" diye sorduğumda bir sorun olduğunu anlamış olacak ki "Bizimkilerle bizim mekandayız. Bir şey mi oldu?" dedi endişeli sesiyle. 

Etrafa kaçamak bir bakış attıktan sonra kısık sesle "Şey sanırım Pamir beni takip ediyor." dediğimde şaşkınca "Pamir mi? Sen onu nerden tanıyorsun? Şimdi telefonu hoparlöre alıyorum." dedi. 

Telefondan birkaç ses geldikten sonra Kerem "Simdi anlatabilirsin neler oluyor?" dediğinde "Pamir'i nereden tanıdığım bir önemi yok. Savaş zaten biliyor. Şuanda AVM'de sinemadayız ve nereye gidersem geliyor." dedim. 

Siyaha TutkunWhere stories live. Discover now