-46-

3K 150 151
                                    

15K için teşekkürler. Seviyorum sizi♡
___________
Uzanıp sehpanın üzerindeki telefonumu aldığım da 'Bilinmeyen Numara' yazısıyla duraksadım.

Yerimde doğrulduktan sonra telefonu açarak kulağıma götürdüm. "Efendim?" diye konuştuğumda ses gelmedi. Birkaç kez aynı şeyi tekrarlasam da ses gelmedi.

Dudaklarım titrerken o mantıksız ihtimali dile getirdim.

"Savaş, sen misin?"

Ama yine ses gelmedi. Güçsüz ve titrek bir nefes aldıktan sonra bir kez daha "Sensen cevap ver ne olur." dedim. Yine ümitsizliğe kapılacağım sıra telefondan bir hışırtı geldi. Hemen ardından bir erkek sesi.

"Hanımefendi kusura bakmayın. Yanlış numarayı aramışım. Sizi de rahatsız ettim." Kesinlikle Savaş'a ait olmayan sesi duyduğum da gözümden birkaç damla yaş süzüldü.

Güçlü tutmaya çalıştığım sesimle "Önemli değil. İyi akşamlar." diyerek aramayı sonlandırdım. Telefonu sehpanın üzerine bıraktıktan sonra arkama yaslanıp kafamı koltuğun başına koydum.

İmkansız olduğunu bilsem de... Bir an ya, bir an ümitlenmiştim. Çünkü Savaş'ın bana aşık olması bile benim için imkansızdı ama olmuştu. Şimdi de olamaz mıydı?

Ses çıkarmadan ağlıyordum. Sadece göz yaşlarım usulca akıyordu. Ev sessizdi. Sanki bütün ev, benimle beraber yas tutuyordu.

Savaş eskiden, onunla olduğumda karanlıkta kaybolacağımı düşünüyordu. Bu yüzden benden kaçmaya çalışmıştı. Ama bilmiyordu ki, ben asıl o gidince karanlıkta kalmıştım. Bütün renkler terk etmişti ruhumu. Karanlıktaydım, karanlıktım.

Kalbim sancılı, kalbim paramparça, kalbim darmadağın, kalbim yalnız... Terk edilmiş bir ev gibiyim şimdi ben. Ve bu evin sahibi gelmeden toparlanacak gibi de değilim.
_______

Kulaklarıma dolan havlama sesiyle kaşlarımı çatarak gözlerimi açtım. Başımdaki inanılmaz ağrı kendini belli ederken bir elimi başıma götürdüm.

Parmaklarımla başıma masaj yaparken havlayıp duran Venüs'e baktım. Onun tatlı hali karşısında istemsizce gülerken "Acıktın değil mi?" diye mırıldandım.

Sorumluluğunu üstlenmem gereken iki şey olmuştu: biri bebeğim, diğeri ise Venüs.

Yerimden kalkıp mutfağa ilerledim. Tek elimle başımı ovalamaya devam ederken diğer elimle belimi ovalıyordum. Koltukta ters yatmış olacaktım ki her yerim ağrıyordu.

Dünkü pilavın kalanını tabağa koyarak Venüs'ün önüne koydum. "Bugün sana köpek maması alsak iyi olur." diyerek doğruldum.

Olduğum gibi kalakaldığımda elimi karnıma koydum. Bir anda saplanan sancı hareket etmemi engellemişti. Derin derin nefes almaya başladım. Yüzümü istem dışı buruştururken nefes almaya devam ettim.

Sancı yavaş yavaş etkisini kaybettiğinde rahat bir nefes aldım. Ama yine de doktora gitmeyi aklımın bir köşesine yazdım. Onu da kaybedemezdim. Bu yüzden iyi olduğuna emin olmalıydım.

Çalan kapı ziliyle kaşlarımı çattım. Pamir'in bu kadar erken geleceğini sanmıyordum. Ama ondan başkasının olacağını düşünmüyordum. Herkesi çok sert bir dille buraya gelmemesi için uyarmıştım.

Kapıya ulaştığımda derin bir nefes alarak kapıyı açtım. Karşımda görmeyi beklemediğim biri vardı: Duman Kayahan.

"Du-duman abi?" dedim titrek sesimle. Yüzündeki halsiz ifadeyle içeri bir adım atıp kollarını bana sardı. Beklemeden ben de ona sarıldığımda göz yaşlarım çoktan akmaya başlamıştı.

Siyaha TutkunWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu