-56-

2K 100 89
                                    

Medya: siyahincisii
_________
Oturduğum yerde bacaklarımın titrediğini hissettim bütünüyle. Amansız bir korku dalgası sarmıştı vücudumu.

Sanki kalbimde bir kibrit yanmış ve orası yangın yerine dönüşmüş gibiydi. Bu gerçek hayatta cehenennemi yaşamak gibi bir his miydi? Galiba öyleydi.

Savaş sert adımlarla yanıma geldiğinde "İyi misin?" diye sordu endişeyle. Yüz hatlarının sertliğinin aksine sesi yumuşak ve endişeliydi.

Dudaklarımı aralayıp bir şey söyleyemedim. Sanki dilim tutulmuştu. Kalbimde oluşan yangının dumanları beni boğuyor ve çıkmazlara sürüklüyordu.

Titreyen ellerimi ona doğru uzatıp kanlı ellerini tuttum. "B-bu kimin ka-kanı?" Sesim ellerime uyum sağlamak istercesine titrek çıkmıştı. Kısık, güçsüz ve titrek bir ses.

Gözlerimi kanlı ellerinden ayırıp yüzüne bakamıyordum. Kilitlenmiş kalmıştım.

Savaş yere çökerek benimle eşit hizaya geldi. Elimdeki ellerini geriye çekerek çenemden nazikçe tutup ona bakmamı sağladı. "Sakin ol, güzelim. Bir sorun yok, sakin."

Yatıştırıcı sesiyle kurduğu cümle biraz olsun nefes almamı sağlamıştı. "Biraz daha iyi misin?" Cevap olarak başımı sallayabilmiştim.

"Şimdi bana sakince cevap ver. Neden hastanedesin? Bir sorun mu var?"

Gerginlikle dişimi alt dudağıma batırdım. Gözlerimi kaçamak bir ifadeyle etrafta gezdirirken "Benim... Sancım oldu o yüzden." diye mırıldandım.

Savaş'ın gözlerine baktığımda harelerinden geçen korkuyu gördüm. "Doktora göründün mü? İyi misiniz?" Endişeyle konuşmasına karşılık bir kez daha başımı salladım.

"İyiyiz. Bir sorun yok. Savaş sen bana cevap ver. Bu kanlar kimin kanı?" Son cümleyi söylerken boğazımda bir düğüm oluşmuştu.

Gözlerini kaçırma sırası Savaş'taydı. Dudaklarını birkaç kez konuşmak için aralasa da geri kapattı. Derin bir nefes aldı. Söyleyecek gücü bulamıyor gibiydi.

Saniyeler kalbime bir işkence gibiydi. Her bir saniyede kalbimdeki yangın büyüyordu.

"Kerem..."

Dudaklarından dökülen fısıltı, başımdan kaynar sular dökülmesine sebep oldu.

"Ne oldu Kerem'e?" Damla'nın korku dolu sesini duyduğumda dolan gözlerimi ona çevirdim. Savaş çöktüğü yerden kalkıp Damla'ya bakarken bir kez daha kısık bir sesle fısıldadı.

"Vuruldu."

Sadece bir kelime, bir insanı ne kadar altüst ederdi? Kaç baharı söndürür, kaç kasırgaya sebep olurdu? Bitmek bilmeyen depremlere yol açabilir miydi insanın kalbinde? Sevdiğin kişinin vücuduna değen kurşun, insanın da kalbinin ortasına değer miydi?

Yapıyormuş...

Bir kelime, bir insana bunların hepsini yapıyormuş.

"Nerede o? İyi mi Savaş, bir şey söyle!"

Damla hışımla konuştuğunda Savaş kollarından tuttu onu. Gözlerinin içine bakarken onu sakinleştirmek istercesine konuştu. "O iyi. Uyutuyorlar. Ama iyi. Ona bir şey olmasına izin vermem."

Damla yüzündeki acı ifadeyi korurken birkaç damla gözyaşı aktı gözlerinden. "Ona bir şey olmasına izin vermeyiz dimi?" Damla kendini ikna etmek istercesine sorduğunda Savaş emin bir sesle "Asla." dedi.

Derin derin nefes aldım. Sakin olmalıydım. Bebekler de hissediyordu. Bunun için iyi olmalıydım.

Savaş yanıma yaklaşıp dudaklarını alnıma bastırdı. "Beni burada bekleyin. Sizi götüreceğim." dedikten sonra lavaboya ilerledi.

Siyaha TutkunWhere stories live. Discover now