-2-

9K 294 135
                                    

Medya: Savaş Kayahan

Medyada ki tatlılığa öldüm bittim ben...

✔️Düzenlendi.
________________

"Kızı rahat bırak!"

Bakışlarım bizden beş metre kadar uzakta olan kişiye döndü. Savaş Kayahan'a. Neden ve niye burada olduğunu bilmiyordum ama buradaydı işte. Ve benim için her şeyin bitmesini engellemişti.

Buz gibi ifadesiyle sert adımlar atarak adama yaklaştı. Adam onun tavrından etkilenmemişcesine "İşime karışma! Yoluna git!" diye bağırdığında Savaş başını sağa doğru yatırdı. "Ya gitmezsem?"

Kullandığı ses tonunda ürkütücü bir sakinlik vardı. Fırtınadan önce oluşan sessizlik gibiydi sanki. Adam alayla gülerken "Bana bulaşma genç adam." dediğinde Savaş birkaç adım daha atarak karşısına geçti.

Çevik bir hareketle bir anda adamın sol kolunu tutup çevirdi. Adam acı içinde inlerken Savaş soğukkanlılığını koruyarak "Bu elinle mi kızı yere fırlattın?" dedi tehditkârca.

Adam acıdan konuşamazken Savaş adamın kolunu bırakıp yumruk yaptığı sağ elini adamın yüzüne geçirdi. Adam yumruğun etkisiyle yere düşerken Savaş ona yaklaşıp üzerine doğru eğildi. "Bir daha, bir kıza dokunmayacaksın! Yoksa... O zaman ne olacağını görürsün."

Tehditi beni bile yutkundururken adamın karnına sertçe bir tekme atıp bana doğru geldi. Ellerimle destek alıp doğrulmak istedim ama güçsüzleşmiştim.

Bir şey söylemeden beni kucağına aldı ve sokağın çıkışına yürümeye başladı. "Ne işin var senin bu yolda?"

Sinirle sorduğu soruya sakince "Eve gidiyordum. Yol tarifi kestirme olarak burayı gösterdi." dediğimde "Bu halinle buraya girmemeliydin." diye uyardı. Söylediği şeye gözlerimi devirdim. Bu halde olmak isteyen sanki bendim.

"Beni kurtardığın için teşekkür ederim ama bunu senden ben istemedim. O yüzden bana bunları söylemeye hakkın yok."

Cevap vermeyerek susmayı seçti. Arabasına geldiğimizde beni şoför koltuğunun yanına oturtup kendi yerine geçti. Kafama dank eden şeyle ona dönerken "Sandalyem orada kaldı." dedim endişeyle. Ona bir şey olursa bir yenisi daha vereceklerini zannetmiyordum.

Bana kısa bir bakış attıktan sonra arabayı çalıştırdı. Beni takmış gibi gözükmüyordu. Mavi gözlerim sinirle kısılırken ona dik dik bakmaya başladım. Sanki kendime zorla yardım ettiriyordum. Bu hareketleri sinir bozucuydu.

Tulumun cebindeki telefon çalmaya başladığında çıkarıp aramayı cevapladım. "Efendim Anıl?"

"Neredesin? Babamın işi uzamış. Şarjı da bitince haber verememiş sana. Gelelim mi seni almaya?"

Başımı onaylarcasına sallarken "Merak etme. İyiyim ben. Kendi başıma halledebilirim." dediğimde fazla sorgulamadı. Vedalaşıp kapattık.

"Sevgilin mi var?"

Savaş'ın beklenmedik sorusuyla ona baktım. Bunu nereden çıkarmıştı şimdi?

"Az önce arayan kardeşimdi. Onu kast ediyorsan." diyerek cevap verdim. Bir tepki vermeden yola bakmaya devam etti. Hayır halüsinasyon görerek soruları kafamdan da uydurmuyordum ki. Soru sorup susuyordu.

Aradan sessizce geçen 15 dakikanın sonunda "Evimin adresini sormadın." dedim sakince. Bakışları bana dönmeden cevap verdi. "Çünkü eve gitmiyorsun."

"Ne?"

Şokla bağırdıktan sonra "Ne demek eve gitmiyorum? Nereye götürüyorsun beni?" dedim endişeyle. Benim aksime gayet rahat tavırlarla "Merak etme. Seni kaçırmıyorum." dediğinde "Sana neden güveneyim?" dedim inatla. Bu yaptığı saçmalıktı!

Siyaha TutkunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin