Bölüm 48 - Part 2

1.6K 102 18
                                    

Mesela bölümün adında niye part 2 yazıyor da diye merak edebilirsiniz. Hiçbir geçerli bahanem olduğunu sanmıyorum. Niye 49 değil bunu da bilmiyorum. Ama ayırmam gerekti çünkü bölümler çok uzun oluyor galiba okunurken biraz da sıkıcı oluyor (kesinlikle uzun olduğu için arkadaşlar yoksa ben hiç berbat yazdığımdan olur mu?) o yüzden de yeni bir bölüm ekleyerek sıkıştırdım. 

Claire

"Sedatifler olmadan bu kadar acı çekeceğini düşünemedim. " dedi Sandra yavaşça başımı okşarken. İşlem odası, ameliyathane burası her neresi ise o kadar işkence gibi gelmeye başlamıştı ki. İşi bittikten sonra, kalın bağırsağımın yeniden oluşumunun neredeyse tamamlandığını her şeyin doğru göründüğünü bana söylediği halde ağlamamı durduramıyordum.

Bilinçaltımın kendi istekleri vardı. Yüz üstüne çıkmaya çalışan anıları hissediyordum. Korkuyordum. Probe içimdeyken kusacak gibi olmuştum, karnıma kramplar girmiş onu geri itme isteğiyle dolmuş olsam da herhangi bir şeyin mor olup olmadığını soracak kadar kendimdeydim, ikimiz de gülmüştük. Beni bu kenardan iten şey Sandra'nın ben kramplara karşı koymaya çalıştıkça ne kadar iyi gittiğimi söylemesi ve boştaki elini saçımda öne arkaya gezdirmesi olmuştu. Bir süre önce dizlerimi bırakabileceğimi, sırtı üstü uzanabileceğimi söylemiş olsa da yan tarafımdan dönecek gücü kendimde bulamamıştım. İçimi büyük bir korku kaplamıştı.

Ona sedatiflerin olmamasının sorun olmadığını söylemiş olmam gerekiyordu. Ama konuşmaya çalışırsam olacaklardan korkuyordum.

"Claire," dedi tekrardan. "Rahatsız edici bir işlem olduğunu biliyorum. Hatta utandırıcı. Bütün gün sana yaptığım testler işkence gibi gelmiş de olabilir. Çok üzgünüm. " Başımı elinin altından çektim. Sonunda kaskatı değildim. İşkence. Vücudum titredi. Sandra konuşmaya devam etti. "Çok invazif olduğunu, ihlal edilmiş gibi hissettiğinin farkındayım." İhlal edilmiş. Hangi kelime yerine kullandığını anlamam çok uzun sürmemişti. Kelimelerini yine de dikkatli seçiyordu, o da ne olduğundan emin değildi en azından benim kadar. Bir şeylerin beni daha fazla tetiklemesinden korkuyordu ama neyin neyi tetiklediğini ben bile bilmiyordum. "Ama hepsini- Başkalarının elinin altında olmana dayanamadım. Belki de-" Makineleri kapatmak için arkasına döndü. "Belki de uzmanlık alanı bunlar olan kişilere götürmeliydim. Sana bir zarar vermek-"

"Bana zarar vermedin. Canımı düşündüğün kadar yakmadın. " dedi zar zor. Kendini suçlamasını istemiyordum. Dizlerimi bırakmaya zorladım kendimi. Omurgam itiraz etse de. "Artık buradan çıkabilir miyiz?" burada olmaya dayanamıyordum artık.

"Tom'u çağırayım da seni odana götürsün bu nasıl olur?" Başımla onayladım, sırt üstü dönerken.

Bana o kadar kırılgan davranıyorlardı ki kafayı yiyecektim. Bana dokunmaya cesaret edebilen tek kişi Ethan olmuştu. O da Tom beni odaya getirdiğinde yatağımın fazla alçakta olduğunu fark ettiğimiz için yatağa yatabilmem için bana yardım etmişti. Tom bile neden ağlamaklı olduğumu sormamıştı ki o geldiğinde hala sakinleşmemiş ve ağlamaya devam ediyor haldeydim.

"Sandra seni biraz daha orada tutmalıydı. " dedi Ethan yatağımın bana oldukça uzak bir kısmında otururken. Daha fazla uzaklaşmasına izin vermemiştim.

"İşini bildiğine eminim. Yani her şeyi bilemiyor olabilir ama Claire'in gidecek kadar iyi durumda olup olmadığını anlayabilir. " diye savunmaya geçti Tom.

"Başka seçeneğimiz yok ki zaten kafanız da kopsa mideniz de bulansa ona gideceksiniz. Claire'in sizi iyileştirirken başkası tarafından izlenmesini istemiyorsanız tabi ki. " dedi Teresa elinde bir şişe sütle yerde otururken. Ethan başını eğdi. Haklı olduğunu biliyordu.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now