Bölüm 26

14.8K 786 46
                                    

Ethan

Kapı vurulduğunda gelen kişinin Claire olduğunu biliyordum. Israrla her seferinde kapıya vurmaya devam ediyordu çünkü. Ama bu sefer içeri de girmedi. Gidip kapıyı açtım. Pijamalarıyla kapının önünde bir süre bekledi içeri girmeden önce, çıplak ayaklarını görünce gülmeden edemedim. 

"Teresa nerede?" dedim artık aynı odada kaldıklarından dolayı ayrılmaları güç oluyordu.

"Uyuyor. " dedi içeri doğru ilerlerken. Bozulmamış yatağıma baktı.

"Doğru. Her normal insanın yapacağı gibi. Senin bu saatte burada ne işin var tam olarak?" dedim saatin sabah beş olduğunu ve Claire'in günde yirmi sekiz saat uyuduğunu göz önünde bulundurarak.

"Uyuyamadım. " derken nihayet yürümeyi bırakmıştı. Odanın ortasında dikiliyordu. Ördüğü nemli saçları ve pijamaları bile ektileyici görünmesini engellemiyordu ama. Ne diyordum ben? Düşüncelerimi odaklamak için birkaç derin nefes aldım. "Görünüşe bakılırsa sen hiç uğraşmamışsın bile. " Başını yana yatırıp beni izlemeye başladı. Bana acımasından nefret etmiştim.

Kapıyı kapatıp ona doğru yürümeye başladım. "Bu tuhaf gelebilir ama- lütfen dalga geçme, " dedim oturmasını işaret ederken. Derin bir nefes aldı koltuğun üzerinde bağdaş kurmadan önce. Kocaman olmuş gözleriyle bana bakıyordu. "uyursam geri uyanamayacakmışım gibi geliyor. " diye itiraf ettim. Claire'in gözleri ayaklarına düştü.

"Normal. " dedi ilk önce resmi bir sesle. "Yani, herhangi bir uzman değilim ama Ethan, beş gün önce uyanıp uyanmayacağından emin değildik. Ne hissettiğini yalnızca tahmin edebiliyorum." diye devam etti daha yumuşak ve çekingen bir sesle.

Durumun kötü olduğunu anlatmışlardı. Ölmememin tek sebebinin Claire olduğunu. Hala beni kimin, neden zehirlediğini bilmiyorduk. Miles'ın polis teşkilatını bu konunun çözülmesi için aşırı motive ettiğine de emindim zaten.

Örgüsünün arasından kaçıp yüzüne dökülen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Senden o konuda hiç özür dilemedim. " dedi oldukça çekingen bir sesle. Onu bu kadar korkuttuğumu bilmiyordum.

"Ne için? Hayatımı kurtardığın için mi?" dedim oturduğum yerden kalkıp onun yanına geçerken. Dizlerine kapanıp minnetimi belli etmem gerekirken o benden korkuyordu. Yine başını kaldırmadı. Yeni yeni doğmakta olan güneş yüzünün kemikli yapısında gölgeler bırakıp aslında ne kadar kilo kaybettiğini ele veren yüzüne dokundum hafifçe. 

Başını kaldırdı, gözleri benimkilerden hala kaçmaya devam etse bile. "Ethan, yapma dediğin tek şeyi yaptım. Ama birilerine sinirli olacaksan lütfen benden başka kimseye patlama. " Kalbime bir ağırlık çöktü. Beni dinlemeyip hayatımı kurtardığı için benden özür diliyordu. Onu bu kadar korkutmuştum işte. "Beni durdurmaya çalıştılar. Teresa bir noktada hepimizi Tiara'ya yem etmekle tehdit etti. "

"Bu tam Tess'e göre bir hareket. " dedim aramızdaki havayı yumuşatmak için. Kolumu omzuna atıp atmamakta tereddüt ettim. Garip bir elektriğin olduğu bir bölgedeydik birkaç gündür. Özellikle ben hastaneden çıkmak için onay aldığımdan beri üç gündür benden kaçıyordu resmen. Beni dinlemediği için duyduğu pişmanlıktan ya da tepkimden korktuğu için olabilirdi. Bu onu öptüğüm için de olabilirdi gayet tabii.

Seni kaybetme fikri kalbimi vücudumda sökmemi istetti. Kulağıma böyle fısıldamıştı. Bu da bir neden olabilirdi.

"Boş bir tehdit gibi gelmedi zaten." dedi eli istemsizce yüzüne hareket ederken.

"Neden uyanıksın?" diye sordum elini yüzünden elimden geldiğince nazikçe çekerken. Başka herhangi bir şey konuşmaya ihtiyacım vardı. Neredeyse ölüyor olduğum gerçeğini bir kenara atmaya...

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin