Bölüm 20

17.6K 927 47
                                    

Uzun bir aranın sonunda tekrardan güncellemeye başladım. Daha önce açıklama yaptığım gibi komiteler bittiği anda yazmaya geri döndüm. 

Ethan

Bugün kendimi bir küvet saf alkolde boğsam yine de bu berbat ruh halimi düzeltemezdi. Uyuşturamazdı bile. Teresa'nın magazin sitelerinde, dedikodu bloglarındaki fotoğraflarına bakarken bile aklımdaki kişi Claire'di. 

Böyle olmaması gerekirdi. Teresa'nın nerede olduğuna bakacak olursak. 

Dedikodu blogları gizli bir sevgili ile buluştuğunu bu kıyafetle ölü ziyaretine gidilmeyeceğini savunuyorlardı. Onlar John'ı ve bize giyim konusunda aşıladıklarını bilmiyorlardı ki. 

Bir sayfa trans kız arkadaşıyla görünmekten korktuğunu söylerken bir başkası haftalar önce başka bir kadınla onu beraber gördüğünü yazıyordu. Bir tanesi ise... Sonunda birlikte olduğumuzu. Bu konuya bel bağlamış o kadar obsesyonlu kişi vardı ki. Yıllardır bıkmadan usanmadan bizi birbirimize yakıştırıyorlardı. 

Bazı duyarsız moda yorumcuları sadece kırmızı elbisesini, kombinini yorumluyorlardı. Paltosunun mevsiminin nasıl geçtiğini... Bazıları ise bunun cesur bir moda yönlendirmesi olduğunu savunuyor kombini nasıl tamamladığını göstererek görünüşün işlevin önüne nasıl geçtğini ve saf moda olduğunu savunuyorlardı. 

Hiçbiri o lanet mozalenin ne kadar soğuk olduğunu bilmiyordu. 

"Kabul etti. " dedi Teresa odaya girerken, telefonundan başını kaldırmadı. 

"Ne?" dedim gerçekten şaşırmıştım. Claire böyle bir şeyi nasıl kabul etmişti ki? Ben kesinlikle etmezdim, Tess de öyle. 

"Yüzünü bu şaheser haline getirdiği için kime teşekkür etmem gerek?" diye sordu benimle aynı anda. Ama ben cevap vermeyince konuşmaya devam etti. Bir yandan da kaşımdaki yarığa bakarken. "Ona sordum. Yalnız kalmak istemediğimi bir arkadaşa ihtiyacım olduğunu söyledim." dedi Teresa. Yalnız kalmaktan korktuğunu iki gün önceye kadar fark edemediğim için hala kendimi affetmiş değildim. Kendimi Claire'den uzaklaştırmaya o kadar odaklanmıştım ki Teresa'nın birilerine ihtiyacı olduğunu görememiştim. Ama Claire- Claire'in bunu kabul etmesinin altında başka bir neden yatıyor olmalıydı. Teresa'dan alacağı uzun soluklu intikamını planlıyor olamazdı değil mi? Belki de delicesine bir arkadaş istiyordu.

"Kabul etmesi tuhaf." dedim Teresa'ya bir kadeh uzatırken. Başıyla reddetti. Bu da tuhaftı. "Sen etmezdin ya da ben."

"Kolay affediyor." diye onayladı başıyla. Elimde iki kadehle arkasından bakakalmıştım. "İlginç bir özellik kötü ya da iyi olarak nitelendiremem. O günkü olayda kıza bile üzüldü." dedi bir yandan giyinme odasına doğru ilerlerken.

"Kızı öldürebilirdin. " dedim arkasından. Ama hiçbirimiz bunu düşünmemiştik. Claire haklı olabilirdi. Biraz abartmıştı. Fazla abartmıştı.

"Ah, bana bir rahat verir misin? " dedi Teresa ardından biraz sessizlik oldu. Üzerinde bir gecelikle yeniden odaya girdi. "Claire bile daha sonra konuyu açmadı."

"Çünkü hatırlamıyor. " dedim elimdeki viskiyi tepeme dikerken. Teresa'nın bana olan bakışlarını ancak bu şekilde kaldırabilirdim. Ya da üç tanesiyle daha. 

"Ne?" dedi benimle aynı tonda, bana doğru yürürken. "Çok içiyorsun." diye yorum yaptı elimdeki bardağı aldığı sırada. Ofladım. Kendisine doldurduğum kadehe uzandım. "Ne yaptın?" diye sordu karşıma otururken. 

Şehre doğru dönüktük. Yağmur yağacaktı, renkli bulutlar toplanmaya başlamıştı. Teresa da renkli bulutların kapatmaya başladığı ışıklara bakıyordu. Göz ucuyla Tom'dan gelen aramayı reddettiğini gördüm. 

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin