Bölüm 28

14K 800 25
                                    

Ethan

İlk önce karanlık vardı. Doğal olmayan bir karanlık. Sonra parlak bir ışık hepimizi kör etti. Claire'in gücü suratıma çarparken bunun basit bir ışıktan fazlası olduğunu anladım. Geriye doğru sendelediysem de karşımda kimin olduğunu görmüştüm.

Chris. "Neden? " diyebildim sadece arkadaşımın yüzüne şaşkınlıkla bakarken. Cevap vermedi. Niye cevap versindi ki zaten? Bana doğru gelen sağ kroşesini etraf tekrar karanlığa boğulmadan görebildim. Şimdi nerede olduğunu biliyordum. Kas hafızam olayı devraldı. Chris'i etkisiz hale getirebilirsem artık pratik açıdan kör olmayacaktık. Teresa'nın duyguları beynime hücum ederken Chris'e karşı kendimi tutmakta zorlanıyordum. Savurduğu yumruklardan birini kolumla durdurdum. Ardından daha hızlı bir yumruk karnıma isabet etti. Lanet olsun. Görmeden Chris'e karşı gelmem imkansızdı. Zihnine girmeye uğraştım ama Teresa'nın düşünceleri kalkanımı kaldırmamı zorlaştırıyordu. Çok fazlaydı.

Tahmini olarak savurduğum tekme yerini buldu. Chris'in küfrettiğini duydum. Ama yeterli değildi. Zihnine girmem lazımdı. Aynı anda Teresa'yı engelleyip Chris'e saldırıya geçemiyordum. Ne oluyordu? Düşüncelerini beynimden uzaklaştırmaya çalışıyordum. Dikkat dağınıklığını karşılayamazdım şu an. Chris'in nerede olduğunu yine kaybetmiştim. Boşa savurduğum tekme ve yumruklar bunu onaylamıştı. Karanlıkta görebiliyor olmanın avantajını çok iyi kullanıyordu. Birkaç saniye duruyordu yerinde. Denk getirebilirsem birkaç şanslı darbe indirebiliyordum ama hiçbiri büyük etkili değil. Ayak seslerini duymaya çalışsam da ortamdaki tuhaf uğultudan dolayı başaralı olamıyordum. Hayır, ortamda değildi. Teresa'dan geliyordu. Teresa'nın duyguları daha güçlü bir dalgayla sanki yüzüme çarptı. Geri sendeledim. "Teresa!" adını haykırdım. Neden? Kendini toparlaması için mi? İyi olup olmadığını görmek için mi?

Chris bir kolunu boynuma doladı. Yaptığı ilk hataydı. Şimdi nerede olduğunu biliyordum. Dirseğimi karnına geçirirken ayağına çelme taktım. Yere düşerken bir tekmeyle beni de düşürmeyi başardı. Hayır. Hayır. Yerde birkaç tur yuvarlandık. Üzerime çıkmayı başardıysa da ben de kolumu altından kurtarmayı başardım. Rastgele bir yumruk salladım. Eklemlerim Chris'in yüzüyle temas ettiğinde zihnine de girmeyi başarmıştım. Bayılması yeterli olurdu. Bunu emrettim. Chris önümde gürültüyle yere düştü. Işık tekrardan doğallıkla pencerelerden sızmaya başladı. Kendimi hemen kaldırdım. Gözlerim otomatik olarak Teresa'yı buldu, yanağındaki bir kızarıklıktan başka bir yarası görünmüyordu. Güzel. Sonra baktığı kişiye gözlerimi çevirdim.

Şimdi duygularının yoğunluğunun nedenini anlamıştım.

Ben de karşısındaki sarışın figürü görünce yerime mıhlanıp kalmıştım. Tom'un kısık sesle küfrettiğini duydum. Ölü değil. Teresa'nın karşısında duran John'du. Ağabeyi. Teresa'nın hıçkırdığını duydum. Onlara doğru atıldım ama John basitçe elini kaldırdı. Oksijen vücudumu terk etmeye başladı. Ellerim çaresizce boğazıma gitti. Dizlerimin üzerine düşerken gözlerim yerde yatan Claire'e kaydı.

Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. Dur. diye yankılandı kafamda tanımadığım bir ses. Tom'un yok olduğunu gördüm. Biraz sonra John ve ağlamakta olan Teresa'nın arasına girdi. Tom'un da bilinçsiz bir şekilde yere düştüğünü gördüm. Neden bana da aynısını yapmıyordu. Teresa tepkisizce görünüşe göre ölü olmayan ağabeyine bakakalmıştı. John karşısındaki Teresa'ya hiçbir şey yapmıyordu. İki kardeş öylece durmuş birbirlerine bakıyorlardı. Hayır, sadece birbirlerine bakmıyorlardı hamlelerini tartıyorlardı. John kolunu indirdi. Tekrar nefes almaya başladım. Ama öksürerek ayağa kalkmaya çalıştığımı görünce elini tekrar havaya kaldırdı. Claire'in çırpındığını gördüm, bağlı olduğu sandalye zeminde gıcırdıyor üzerinde durduğu kan havuzundan sağa sola damlacıklar sıçratıyordu. Nasıl hala yaşıyordu? Adımı haykırdı. John bir kahkaha attı. Teresa'nın gözleri bir anlığına benimkilerle buluştu.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin