Bölüm 8

24.5K 1.3K 176
                                    

Buraya daha önce gelmiştim. Bir kez. Ethan'la. Ama biz tam tersi tarafa doğru yürümüştük. Burada ilerledikçe diğer taraftan çok daha farklı ve güzel olduğunu görebiliyordum. Pembe, kırmızı, yeşil ağaçlar birbirlerine o kadar güzel karışmıştı ki renklerin uyumsuzluğu bile bir uyum içindeydi. Burada orman daha sıktı ve daha önce Yerleşke içinde hiç görmediğim bitki türleri vardı. Birkaç saniye gözlerimi kapatıp etrafı hissetme ihtiyacı duymuştum. Havayı ve beraberindeki çiçek kokusunu içime çektim. Yüzüme istemsiz bir gülümseme yerleşmişti. Amacımdan sapıyordum. Ama Teresa'nın neden buraya geldiğini anlamıştım. Buradaki tek seçeneğiniz mutlu olmaktı. Tom ne önümden ne de arkamdan yürüyordu Ethan'ın aksine acele etmeden sakince yanımda yürüyordu. O da çevrenin tadını çıkarıyor gibi görünüyordu. 

Ethan'ı aklımdan kovmaya çalıştım. Onun hakkında düşünmek istemiyordum şimdi. Onun hakkında düşünemezdim. Teresa. Teresa'yı bulup işleri yoluna koymam gerekiyordu. Burada kalacaksam kraliçe arılarının benden nefret etmesine izin veremezdim. 

" Kükreme sesleri ileriden geliyor orada olmalı. " dedi, güldüm. Gerçekten güzel bir espriydi hele ki o çıkışını düşünürsek oldukça yerindeydi. Yürüdükçe bir şeyi fark etmiştim. Ben bayılmamıştım. Tom ışınlanabiliyordu. Olan buydu. Hafifçe esen rüzgar ıslak kıyafetlerimin içinde beni titretmeye yetiyordu ama ilerlemeye devam ettim.

Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum.

" Bir şey mi söyledin? "diye sordum Tom'a dönerek. Başını iki yana salladı. Anlaşılan pek konuşkan bir tip değildi.

Tom'un espri yaptığını sanmak yaptığım en saçma hatalardan biri olabilirdi çünkü gerçekten de Teresa kükreme seslerinin ortasındaydı. Bir kaplana- Cidden nefes alan yaşayan gerçek bir kaplana sarılmıştı.

Bunu kendi başına açtın. Sakin ol bari.

Sanki küçük bir kediymişçesine davranıyordu kaplana ki kaplan büyük ihtimalle ondan büyüktü. Tom ismini seslendiğinde Teresa başını kaldırıp ona baktı. Tom ona doğru ilerlerken arkasında kaldım.

" Teresa- "

" Onun burada ne işi var? " diye bağırdı. Konuşmama izin verecekmiş gibi durmuyordu. Hırladığına dair yemin edebilirdim.

" Teresa ben gerçekten özür dilerim. " dedim sakinliğimi korumaya çalışarak. Çünkü paniklediğimde genelde iyi şeyler olmuyordu. Ona yaklaşmaya çalışıyordum. Beynimdeki ses sadece sakin olmamı söylüyordu. Yankılanıyordu. Deliriyordum.

" Senin özrüne ihtiyacım yok! Git buradan! " diye bağırdı. Tom onun yanına gitmeye çalışıyordu ama kaplan ikisinin arasına girdi.

" Beni bir dinle. "

" Sana git dedim! " neredeyse çığlık atmıştı. Kaplanın Tom'la ikisi arasından çıkıp bakışlarını bana yönelttiğini gördüm. Ne yapcaktım?

Hiçbir şey yapmayacaksın Claire. Olduğun yerde kal.

Kaplan üzerime doğru hızlanarak geliyordu bir şeyler yapmak zorundaydım. Bir şeyler yapmalıydım. Tom, Teresa'nın adını haykırarak ona doğru atlamıştı.

Claire, hiçbir şey yapma. Sakın.

Donup kalmıştım. Tek bir kasımı bile hareket ettiremiyordum. Bir şey beni yerimde tutuyordu. Beynim uğuldamaya başlamıştı. Gözlerimi açık tutamıyordu. Sağır edici bir çınlamaydı. Sonra kaplan beni yere yıktı. Hala bir şey yapamıyordun. İlk pençesi yüzüme gelmişti. Sonrası sanki rüya gibi gelmişti. Uyuşmuştum.

Çok üzgünüm, Claire.

Karnıma saplanan pençeleri koluma giren dişleri hayal meyal hatırlıyordum. Beynimde yankılanan tek şey üzgünüm'dü.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin