Bölüm 50 - Part 3

1.3K 103 13
                                    

Bu sefer her ne olduysa kendimi toparlamam çok uzun sürmüştü. Birinin kustuğunu duyduktan sonra nerede olduğumuzu anlamaya çalıştım. Gözlerim kamaşıyordu hala. Tom küfretti ondan hiç duymadığım bir tane.

Başka birini hissedince etrafa daha dikkatli bakınmaya zorladım kendimi. Hiç ama hiç görmediğim bir yerdi. Ağaçlar... Ağaçların yaprakları iğne gibiydi. Bunlar da neyin nesiydi? "Neredeyiz biz?" dediğini duydum Ethan'ın.

Görünürde başka hiçbir şey yoktu bu tuhaf yapraklı ağaçlar dışında. Başka birinin olduğu hissiyatı da solmuştu. Çıt yoktu.

Rica ederim, Claire. Arkadaşlarının hayatını kurtarmış olabilirim. dedi kafamdaki ses. Bizi o mu buraya getirmişti? Nasıl? Bir yerlerde bağlı değil miydi?

Tom kaşları çatık bir şekilde bana döndü. Üzerime doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. "Sen!" Beni arkamdaki ağaca yapıştırdı. "Bunu nasıl yaptın?"

"Ne diyorsun?" dedim nefesimi toplamaya çalışırken. Ağacın kabuğu sırtımı çiziyordu.

"Burası neresi Claire?" diye sordu Tom bağırarak. Ethan onu üzerimden çekmeye çalışsa da bir şekilde onu geri itmeyi başardı.

"Tom! Ne yapıyorsun?" dedi Teresa.

"Bizi nereye getirdin?" diye sordu dişlerinin arasından beni daha da sert bastırırken. Ağacın yaprakları başıma yağmur gibi yağdı. Tuhaf ağaçların ortasından bir yerden bir kahkaha sesi duyuldu. Birisi. Bir başkası vardı. Tom bir anlık arkasını döndüğünde onu ittim. Birkaç adım sendelediyse de bana kaçmak için pek alan bırakmadı. Sert bir şekilde kolumu yakaladı tekrar.

Kahkahaya şimdi bir de alkış eşlik ediyordu. "Samimi olmak gerekirse hayatımdaki tüm şansımı burada kullanmış olabilirim." Aiden'ın sesini duyunca hepimiz olduğumuz yerde donmuştuk. "Seni ararken kucağıma düştün. Gelmene sevindim ama. " dedi yüzüne bir gülümseme yerleşirken. "Tavsiyemi-"

"Bilerek mi buraya getirdin bizi?" diye patladı Tom.

"Ne saçmalıyorsun?" dedim Tom'a öfkeyle. Teresa yine bakışlarını ağabeyine sabitlemişti. Boğulur gibi oldum. "Kafamdaki- Kafamdaki ses..."

Aiden'ın kendini beğenmiş gülümsemesi daha da yayıldı yüzüne. "Aaa, böyle bakışacak mıyız sadece? Tamam, Claire. O zaman benimle gel. " dedi elini uzatarak. "Görünüşe göre istediğim şey sende yok."

"Sen- Sendin değil mi?" dedim diğerlerine kaçmalarını işaret ederken. Mankafalılar kımıldamadılar bile. Aiden başını yana yatırdı.

"Kim? "

"Kafamdaki ses- Zihnimle oynadın! Başından beri-" Aiden'ın kahkahası lafımı böldü.

Ethan kaçın.

Hayır. Seni bırakacak mıyız? Baksana hiçbir şey yapmıyor.

Bir şey bekliyor gibi. Lütfen beni istiyor sadece. Neyi beklediği umurumda değil.

"Tamam, böyle oynayalım. " dedi bize doğru gezintiye çıkmış gibi rahat bir adım atarken. Sanki birileriyle konuşuyordu telepati ile."Bunu anlaman gerçekten bu kadar uzun mu sürdü Claire?"

Olamaz. Aiden'a kontrolü vermiştim. O plan- O plan onun işiydi. Hayır, hayır, hayır.

"Bana haksızlık ediyorsun biliyor musun? Sana mesaj gönderiyorum... Karşılığında hiçbir şey yok! İki ay boyunca! " Bir adım daha attı. Ethan'ın yanımda gerildiğini hissettim. "Atlantis'i terk etmen için bahane buluyorum. Aptal bir çocuğun seni deşmesine izin veriyorsun! Hah, şu haline bak. " dedi bacaklarımdan akmaya devam eden kanı gösterirken. "Hafızanı kaybettiğine ancak şimdi inandım. Bu kadar aciz numarası yapıyor olamazsın."

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now