Bölüm 50 - Part 4

1.5K 97 19
                                    

Uzun bir süre sesimizin yerimizi açık etmesinden korktuğumuz için hiç konuşmadan yürüdük. En azından birbirimize böyle söyledik. İkimiz de yalan söylüyorduk. Kendimize ve birbirimize. Claire'in yüzü yine kül rengine dönmeye başlamıştı diğer yaralarının çoğu iyileşse de karnındaki yara hala kanamaya devam ediyordu.

"Kuzeyde ne var?" dedim düşündüğü şeyler onu ağlatmak üzereydi.

"Efendim?"

"Kuzeye kaçmamızı söyledin ya. Kuzeyde ne var?" diye sordum tekrardan. Claire adımlarını yavaşlattı. Koluma dokundu benim de yavaşlamam için. Adımlarımın ondan daha büyük olduğu hiç aklıma gelmemişti.

"Bilmiyorum. İlham geldi. " dedi nefesini toplamaya çalışırken.

"İçimi ne kadar rahatlattın bilemezsin."

"Nerede olduğumuzu bilmiyorum. Aiden zihnimle oynuyordu. Çok geç fark ettim. " karnını tutarak durdu. Bir başka spazmın geldiğini işaret ediyordu. "Ama ne olduğunu bilmiyorum yemin ederim. Tom-"

"Bunu sonra konuşuruz." dedim o kendini toparlamaya çalışırken ben de etrafı inceliyordum.

Tess? Neredesin? Cevap gelmedi. Daha önce de denediğimde olduğu gibi. Claire'in haklı olmasından korkmaya başlamıştım. Ya gerçekten o görüntüler gelecektendiyse?

Teresa! Artık paniklemeye başlamıştım. Teresa'nın kendini koruyabileceğine o kadar inanıyordum ki onun için korkmak aklıma bile gelmemişti şimdiye kadar.

Teresa

"Tom!" diye bağırdım üstüm başım kan içinde onlara doğru koşarken. Christina ile ikisinin üzerinde pek bir şey yoktu. Gölgeler'le karşılaşmamış olabilirdi. Tom'un gözleri bana doğru döndüğünde faltaşı gibi açıktı. Haksız sayılmazdı, çenemden bile kan akıyordu. Bana silah doğrulttuğunu anlamam birkaç dakikamı aldı. Benim olduğumdan emin olmamamıştı.

"Tess!" Bana doğru koştu. Silah artık belindeydi. "Yaralı mısın?" diye sordu beni incelerken.

"Çoğu benim kanım değil. " dedim bana sarılmak isterken onu iterek. "Başımı çarptım. Biraz da hırpalandım ama ağır bir yaram yok. " diye açıkladım. Kaşım yarılmıştı, başım da öyle ama yaşardım. Ne kadar süredir bilmiyorum ama uzun zamandır koşuyormuşum gibi hissediyordum. Bacak kaslarımın insan haline dönmesine izin verirken bacaklarıma giren krampları göz ardı etmeye çalışsam da pek başarılı olamamıştım. Tom tek koluyla beni yakaladı. Hemen dengemi sağlayıp ondan uzaklaşsam da canım yanıyordu. "Sen iyi misin?" dedim herhangi bir anormallik için gözlerim onu tararken. Başını salladı.

"Ben de iyiyim. " dedi Christina sinirle. "İkimizin güçleri birleşince şu hale gelmek zorunda kalmadık. " dedi beni gösterirken.

"Şu an bana boğazını parçalamam için bir neden söyle!" diye çıkıştım biraz da canımın acıyor olmasının verdiği sinirle.

"Tess. " diye uyardı Tom. "Güçleri olan tek bir Gölge ile karşılaştık diğerleri Christina silahlarına dokunup yok ettiğinde tamamen yenilebilir hale geldiler. " diye açıkladı Tom. Üzerinde üç tane tabanca olduğunu fark ettim. Ben ele geçirdiğim tek silahı da iki kişinin üzerine şarjörü boşalttıktan sonra bir kenara atmıştım.

"Siz şanslıymışsınız. Bana düşenlerin hepsinin güçleri vardı neredeyse. "

"Sana düşenler mi? Tess, Ethan nerede?" diye sordu Tom beni dinlemeyi bırakıp.

"Ayrılmak zorunda kaldık. " dedim gözlerim dolarken. Onu bırakmak istemesem de beni gitmeye zorlamıştı. Hala bu konuda çok öfkeli olsam da ona telepati ile bile ulaşamamak beni korkutuyordu. "Ethan kendi başının çaresine bakar. Bizim Claire'i geri almamız lazım. "

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin