Bölüm 16

19.5K 992 50
                                    

"Sadece seni merak ettiğim için geldim. Başka bir amacım yok. " dedi Teresa kapıyı vurduktan sonra cevap beklemeden odaya girdiğinde. En azından bir gelişmeydi.

"Amacın olup olmaması umurumda değil şu an. " dedim battaniyeyi etrafıma sararken.

"Sinirlisin." diye belirtti Teresa yanıma otururken.

"Tabi ki sinirliyim. Bana öyle davranmaya hakkı yok."

"Sonuna kadar hak veriyorum sana, hak etmişti. Bunu ona da söyledim sen çıktıktan sonra. " dedi ayağa kalkıp dolabın yanına giderken. "Burada termostat olduğunu biliyorsun değil mi? " diye sordu havalandırmayı açtığında.

"Bilmiyordum. Pek fazla bir şeyleri kurcalamaya vaktim olmadı. " diye itiraf ettim.

"Bu konuda da haklısın. " dedi tekrar yanıma otururken. Fazla yakına oturduğu için kenara kaymak zorunda kalmıştım. "Hatta sana telefon almamız gerektiğini de fark ettim. "

"Ethan'ın bunu nasıl karşılayacağını biliyorsun bence. " dedim Miles biraz haklıydı bu konuda. Ethan onlara bağımlı olayım dışarıdakilerle iletişime geçemeyim diye elinden geleni yapmıştı. Bunu fark etmem çok uzun sürmüştü çünkü mükemmel bir şekilde zekice ve fark ettirmeden yapmıştı. Onlar dışında herhangi bir bağlantım yoktu. Kendime geldiğim günle şu an arasında neredeyse fark yoktu. Nereden geldiğimi kim olduğumu bilmemekle beraber bana verdiği istediğim zaman çekip gidebilme vaadini kullanamayacağım bir hale getirmişti beni. Gidecek hiçbir yerim yoktu. Ne o zaman ne şimdi. Ethan bunu biliyordu. Bunu ben de biliyordum yine de kendimi buradan istediğim zaman ayrılabileceğime dair kandırmıştım. Aramızda gerçekten bir şeyler var mıydı yoksa beni manipüle etmek için mi böyle davranıyordu?

"Ethan'ın seni kullanmak için böyle davrandığını düşünüyorsan, " Teresa hafifçe güldü. Tanrım! Dışımdan mı düşünmüştüm? Ne kadarını duymuştu? " o kadar yanılıyorsun ki. Senden yararlanmak istese durum şimdiye kadar oldukça farklı gelişmişti. "

"Nasıl?"

"Sen, yatak ve o üçlüsünden birkaç saat içinde sen ve yatağa inerdi zaten."

"Bu tuhaf cümleden ne çıkarmam gerektiğini anlamadım. "

"Tanrım! Claire ne dediğimi nasıl anlamazsın?" bana oldukça uzun sürmüş gibi gelen bir kahkaha attı. "Onca şey arasında hatırlamadığın tek şey bu mu? "

"Teresa neyden bahsettiğini anlamıyorum hala. " dedim bana bakıp muzip bir şekilde sırıtmayı sürdürürken. "Ne oldu? " dedim tekrardan bir kahkaha atınca.

"Aşırı eğlenceli bir şey yapmak üzereyim. " dedi ellerini ovuştururken.

Pekala, son bir saat içinde edindiğim bilgi- Keşke kulaklarımı koparsaydım. Öğrendiklerimi unutmanın bir yolu olmalıydı.

"Yüzünün halini görmen gerekiyor. Claire," kahkahaya boğulduğu için sözleri kesildi. İki büklüm bir halde gülmeye devam etti. "Claire, bu iğrenmen gereken bir şey değil. "

"Daha fazla bir şey duymak istediğime emin değilim. Lütfen."

"Tamam, tamam sustum. " dedi koluma vururken. Duyduğum şeyleri geri almak istiyordum. Ama Teresa'nın anlatım yeteneği öylesine gelişmişti ki (!) gözümde canlandırdığı her şeyi silmek çok zor olacaktı.

"Konuyu buraya nasıl taşıdın? Anlamış değilim hala. " dedim kalkıp kendime su doldururken.

"Hafıza kaybını gidermeye çalışıyorum. " dedi sırıtırken.

"Bundan mı başlamaya karar verdin sen de! " diye çıkıştım yine güldü. Batmakta olan güneşin turuncu ışığı Teresa'ya vururken o kadar doğa-dışı görünüyordu ki. Gerçekten göründüğü kadar mükemmel olabilir miydi? Yüzünün hiçbir yerinde hiçbir kusur yoktu. Hiçbir parçası olması gerektiğinden bir milimetre sağda ya da solda değildi.

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now