Bölüm 38

11.4K 690 69
                                    

Ethan

Claire'in dondurucu sakinliği onu üzerindekileri çıkarmaya ikna etmeye çalışırken de devam ediyordu. Ellerine bakıp duruyordu, üzerindeki bluz da kolları gibi kıpkırmızı kanla kaplıydı. Korktucu bir sakinlikti bu, Martin'i yere yatırırken hiçbir iğrenme emaresi göstermeden elini çocuğun ortaya dökülmekten kendisinin son anda kurtardığı iç organlarının arasına sokarken de aynı sakinlikteydi. Bize emirler yağdırırken de kelimeleri ilk defa kendini sorgulayan nitelikte değildi. 

Tess, en sonunda Claire'in donukluğunu göz ardı ederek üzerindeki bluzu tutup başının üzerinden aşırdı. Tom'un kafasını diğer tarafa ittim Claire'in yarı çıplak bedenine karşı. "Banyoda yap. " dedim Claire utanarak göğüslerini kapatmaya çalışıp da kendisini daha fazla kana bularken. Teresa, Claire'i banyoya doğru sürükledi. Tom ve ben de hala kendimize gelememiştik açıkçası. Tom'un başını serbest bıraktım. 

"Martin'i tamamen unuttuğumuza inanamıyorum. " dedi Tom sesinde sarsılmışlık ve büyük bir pişmanlık hakimdi. Ellerini boynunun arkasında birleştirmiş dirsekleri dizinde bana bakıyordu. Ne diyeceğimi bile bilemiyordum, çünkü haklıydı. Bizimle iletişim kurmaya çalışmış mıydı acaba, başına bu gelmeden önce?

"Buraya kadar nasıl gelmiş?" diye sordu Teresa banyo kapısına yaslanmış bize bakıyordu. "Tom olmadan nasıl geri dönebilmiş? "

"Ağabeyin nasıl gidip gelebiliyorsa-"

"Bunun da onun işi olduğuna o kadar eminim ki. " dedi Teresa bize doğru yürürken, kendi üzerinde de kan olduğunun farkında değildi sanırım. "Şansımız varken... Ah, sanki o anda neden donup kaldıysam. Onu haklayabilirdim, " dedi bakışları yere düşerken. "Biliyorum ki donup kalmasam-"

"Aiden konusunda hiçbir şeyde senin suçun yok. " dedim Teresa yavaşça yanıma otururken.

"Martin'le olan her şey bizim suçumuz. " dedi Tom tişörtünün yakasını genişletmeye çalışırken. " Chris onu gönderdiğimizi biliyordu, en azından onun ne mal olduğunu anladığımızda aklımıza gelmeliydi. Onu tamamen UNUTMUŞTUK.

Christina herhangi bir sit-comda ana karakterin asla hiçbir gelişime maruz kalmayan en yakın arkadaşı neşesiyle içeri girdiğinde Teresa koltukların arasında bir oraya bir buraya gidip geliyordu.

"Claire gerçekten birini mi öldürdü? " Nefes almayı bıraktım. Odada nefes alış verişlerimin sesi bile fazlalık, dikkat çekmem demek yine birisinin beni suçlayacak bir nedeni olduğunu hatırlaması demekti. Teresa olduğu yerde Christina'ya bakakalmıştı. Ben de farklı bir şey yapıyor değildim ya.

"Bunu nereden duydun?" dedi Tom saf mantığın temsilcisi olarak. Biraz da Tom'un yüzüne boş boş bakmaya karar vererek arkadaşıma döndüm. "Ah, bana öyle bakmayın. Ne dememi bekliyordunuz ki? Claire'in birini öldüremeyeceğini biliyor olmalı zaten!"

"Biliyor mu olmalıyım? Nasıl bilebilirim, tam olarak? Ellerinden ateş çıkarıyormuş! "

"Yani?" dedim ona doğru yürürken. Her karanlık köşede ölen- Christina'nın zihninde konuşmaya başlamıştım ki Teresa konuşmaya başladı.

"Martin öldü mü?" dedi eli hemen göğüs kemiğinin üstünü ovarken. Suçluluğu vücudundan yayılıp bana çarpıyordu.

"Hayır, " dedi Tom telefonunu çıkarırken. " ölmüş olsa haberimiz olurdu. Sandra'yı arayacağım yine de. "

"Christina, bunu Claire'in yaptığını kimden duydun?"

"Ethan, siz son birkaç saattir neredeydiniz? Tüm Cam Bina'da bu dedikodu yankılanıyor. Lobi hemen boşaltılmış ama herkes Claire'in üstüne yığıldığını görmüş. Üstü başı kan içindeymiş. " dedi neredeyse bağırarak. Teresa sadece anlamsız bir ses çıkarabildi. 

Atlantis'in Beş Kurucusu (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now