-15- I

7.6K 483 76
                                    

Güzel Pazarlar!

Bölüm Şarkısı: Really Slow Motion - Gender

Keyifli Okumalar!

Oysa ben hiç kimseyim, hiç olmadım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oysa ben hiç kimseyim, hiç olmadım. 
Bir hastanede kadavrayım, hiç ölmedim.

/Pinhani   

"Ne demek kaçtı?"

Mızrap'ın sağ çıkılması mümkün olmayan bir kıyametin habercisi olan ruhsuz ve sakin sesi, odanın içinde dağılıp oval masanın etrafını saranları soğuk bir rüzgâr misali çarptı. Adam geniş masanın başköşesine konuşlanmış geniş koltuğuna yayılarak oturmuş, bir hükümdar edasıyla bacak bacak üstüne atmış, hemen sol elinin kıskacı altındaki bastonuna yaslanmıştı. Masayı çevreleyen en yakını bildiklerini teker teker süzen serin bakışları dokunduğu yeri insafsız bir ayazın koynunu sürüklüyor ama kimse buna itiraz edebilecek cesareti kendinde bulamıyordu. Mızrap'ın sol yanında ve en yakınında oturan Ali bile sessizliğine sarılarak arkadaşının her geçen saniye, her anlatılanla birlikte şahlanan öfkesinin yükselişini izliyordu.

"Bilmiyoruz abi," dedi masanın en ucundaki Kerem titreyen sesiyle birlikte. Kızıltan'ın himayesindeki en yeni ve en toy üye olduğu için hayatını kurtaran bu adamın öfkesiyle ilk kez karşı karşıya gelmenin endişesinde çırpınıyordu. "Dün gece, emniyetteki o müdür seni arayıp haber vermiştir diye düşündük."

"Ama aramadı." diyen Mızrap'ın kelimelerine yakıcı vurgular yükleyen sesi insanın içini ürperten bir ruhsuzlukla yükseliyordu dilinden. "Ben de her şey yolunda diye adamları Eyşan'ın evinin önünde çektim. Niye?" Kademeli olarak yükselen ürkütücü sesi odadaki her bir kişinin tüylerini diken diken etmeye yetecek kadar gaddardı. "Çünkü siz bana haber verme gereği duymadınız, kafanıza göre hareket ettiniz diye!"

Adamın kasıp kavuran öfkesinin her geçen an daha da palazlanacağını bilen Ali duruma el atma ihtiyacı duyarak söze atıldı. "Tamam, Mızrap." dedi arkadaşını sakinleştirebilme umuduyla. "Yaralıydın, yorulmuştun. Eve gidip dinleneceksin diye seni rahatsız etmemelerini söyledim çocuklara. Ben ne dediysem onu yaptılar."

"Ben ne dediysem onu yapmaları gerek!"

Bir anda ayağa kalkan Mızrap'ın parmaklarının kıskacındaki bastonu gürültüyle yere düşerken, avuçlarını hiddetle masaya indirdi genç adam. Geniş masa aldığı darbeyle sarsılırken, Ali haricinde herkes korkuyla irkilerek oturdukları yerde kıpırdandı.

Başka şartlar altında ve başka arkadaşlar arasında geçse bu konuşma, belki bir dostluk ilk yarasını almış olurdu. Ancak Ali ve Mızrap'ın arasındaki arkadaşlık çok farklı bir maziye, çok farklı yaşanmışlıklara sahipti. Bu sayede aralarındaki otorite tartışmalarında galip gelen daima Mızrap olduğu gibi, Ali bu durumu asla kendine sorun etmiyordu. Ali, Mızrap'la birlikte çıktığı bu yolda, onun efendi ve kendisinin de o efendinin en sadık yoldaşı olacağını bilerek atmıştı adımlarını. Birbirlerine nefeslerini emanet etmişlerdi onlar. Birbirleri uğruna ölmeyi bile göze almışlardı. Ve Ali, Mızrap'ı en başından efendi bilmişti. Şimdi, böyle bir koşulda onun karşısında kendini ezilmiş ve küçük görülmüş hissetmesi mümkün değildi.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin