-37- I

4.6K 351 131
                                    

Merhaba!

Bölüm Şarkısı: Ozbi feat. Melek Mosso - Hadi Gittik

Keyifli Okumalar!

Mızrap Kızıltan, hayatına uçurumun kıyısında başlayan ve orada yaşamayı inatla sürdüren bir adamdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mızrap Kızıltan, hayatına uçurumun kıyısında başlayan ve orada yaşamayı inatla sürdüren bir adamdı. Takvim yaprakları zamana yenik düştükçe, aklı ve bedeni büyüyüp değiştikçe kaçması, uzaklaşması gereken o uçurumun kenarına daha büyük adımlarla yaklaşmıştı. Korkmamıştı, ölümün harflerini aklına yaklaştırmamış ve lügatinden yasaklamıştı. Yine de dünya üzerindeki her şey gibi zaman geçtikçe Mızrap da değişmişti. Artık uçurumun kıyısında bir cambaz gibi yürüyen o adam değildi. Mızrap Kızıltan şimdi uçurumun ta kendisiydi.

Uçurumun eteklerine dalgalarını hoyratça çarpan engin denizleri vaat eden gözleri artık o uçurumun ölümcüllüğüne gebeydi. Bir uçurum tüm güzelliği ve görkemine inat yamaçlarında ne denli tehlikeliyse, gecelere ismini yıldızlarla yazan Mızrap Kızıltan da artık o denli ölümcül ve tehlikeliydi. Hele ki içinde bir mücevher misali sakladığı o kimsesiz çocuğun saçlarını okşayan kadına hasret düştüğü günden bu yana, gözleri ve ruhu alev ateş bir cehennemdi.

Eyşan'ın yokluğuna sürgün geçen bir hafta Mızrap'ı hem tüketmiş hem de yüceltmişti. Dünyası renksizdi, ıssız ve sessizdi belki. Ancak içinde çığlık çığlığa köpüren cehennem diriydi, ateşin dansı göğsünün orta yerinde ve gözlerinde mavi değil, yeşildi. Yemyeşildi. Her zerresinden ırakken bile Eyşan her yerdeydi. Gözlerinin yeşili tüm hücrelerine hükmeden cehennemin kalbindeydi. Sesinin keskin ezgisi damarlarında kinle akan kanın köpürüşündeydi. Teninin dokunuşu onlarca insanın günahına girmiş, kan kokan parmaklarının izindeydi. Eyşan yoktu belki, ama aslında daima Mızrap'la birlikteydi, Mızrap'ın yüreğinde kelepçeliydi.

Allah şahitti; Mızrap uçurumun eteklerine amansızca çarpan su ise, Eyşan viran eden ateşti. Daha ilk karşılaştıkları anda bir kıvılcım gibi düşmüştü Mızrap'ın içine. Eyşan artık Mızrap'ın içindeki ateşti. Suyun kaderiydi bu; ateş ondan büyükse, yok olmaktı yegâne çaresi. Hiç görülmüş şey miydi, ateş ile suyun bir araya geldiği? Mızrap ise her ne olursa olsun, Eyşan söz konusu olduğunda yok etmektense yok olmayı yeğlerdi. Eyşan bir ateşse eğer, yok olmak Mızrap'ın kaderiydi. Mızrap maktul, Eyşan ise onun katiliydi. Silahı ise hiç şüphesiz hasretiydi. Eyşan ateş bile olsa Mızrap'ı aleviyle değil ancak hasretiyle öldürebilirdi.

Mızrap, Eyşan'ın yokluğuna mecburken bir ölüydü. Ölüler hissedemezdi, hissedemedikleri için merhamet etmeyi de bilmezlerdi.

Ah, Eyşan. Eyşan'ın yeşil gözleri, yeşil ateşi.

Eyşan'sızlık Mızrap'a işkenceydi.

"İyi misin Mızrap?"

Hemen ardında dikilen Ali'nin sesini işittiğinde, uzun süredir kapalı olan gözlerini açtı ancak yere eğdiği başını kaldırmadı. Dizlerine yasladığı kollarından birini kaldırıp sol omzuna yasladı. İyileşmeye yüz sürse de yarası, ince ince sızlıyordu. Sanki bir cehennem tomurcuklanıyordu sol yanında, kabuk bağlayan yarasının tam ortasında; tüm vücuduna, damarlarında öfkeyle çağlayan kanına, çürümüş ruhuna kök salıyordu. Yemyeşil bir cehennem sarmaşık misali dolanıyordu içine, kalbinin her çırpınışında bin Eyşan yankılanıyordu, sızısı durmayan yarasının başkentinde.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin