-49-

3.7K 318 256
                                    

Merhaba!

Bölüm Şarkısı: Melek Mosso - Keklik Gibi

Instagram: matildanindefteri/matildaesteban

Spotify: Matilda Esteban / Uçurum

Askfm: matildaesteban

İthafları yorumlardan seçiyorum! Yorumlarınızı heyecanla bekliyorum!

Keyifli Okumalar!

Keyifli Okumalar!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hiç ses yoktu.

Hiç renk yoktu.

Ya Mızrap, sanki bir nefes ötesinde vuku bulmuş gibi yükselen o gürültü yüzünden sağır olmuştu ya da tüm sesler, o dehşet verici gürültünün karşısında diz çöküp susmuşlardı.

Renklerse sanki patlamanın ilk notasıyla birlikte anbean, işgalden kaçarcasına geri çekiliyor, siliniyorlardı. Geriye sadece siyahlar, beyazlar ve griler kalmıştı. Mızrap dünyasının hep bu üç gölgesiz renkten ibaret olduğunu sanırdı. Yanıldığını, dünyasının Eyşan'la birlikte tekrar renk kazandığını o anda, acımasız bir vurgunla sarsılırken anladı.

Mızrap'ın dünyası Eyşan'la birlikte renk kazanmıştı madem, şimdi tüm renkler neden bir anda ortadan kaybolmuştu?

Allah biliyor ya; o sesle birlikte diğer tüm sesler lâl olurken, tüm renkler birer birer gözlerini terk ederken Mızrap ne olduğunu anlamıştı. Ateşin kavuran sıcaklığını teninin üstünde hissedebiliyordu. Kanın arsız, ağır kokusu burnunun ucunda geziniyordu. Canı, bedenini terk etmeye meyletmişçesine yanıyordu ancak Mızrap hangi köşesinden yara aldığını bilmiyordu. Acının ilk hedefi kalbiydi, kalbi kaburgalarının zindanında avcının okuyla vurulmuş bir kuş gibi çırpınıyordu.

Ayakta, durduğu yerde öylece kalakalmıştı. Telefonu tutan eli çoktan bir sancak misali düşmüştü fakat Mızrap tüm gövdesi yere çakılmış, yer yarılmış da cehennemin insafsız yangınına sürüklenmiş gibi hissediyordu. Ruhu çekilmişti sanki bedeninden. Kalbi sökülüp alınmıştı göğüs kafesinden. Nefesi gırtlağına bir urgan gibi düğümlenmişti. Kendi nefesi, hayatta tuttuğu bedene kastetmişti.

Başını kaldırdı, etrafına baktı. Gözleri hem gündüz gibi aydınlık hem de gece gibi karanlıktı. Hâlâ hiç ses, hiç renk yoktu. Sonra, asırlar gibi birbiri üstüne eklenen onca saniyenin ardından arkasından ona doğru yaklaşan seri adım seslerini duydu ilkin. Kılını kıpırdatamadı ama hareket etmek zorundaydı. Eyşan'a gitmek, Eyşan'ı bulmak zorundaydı.

"Mızrap?" Ayak seslerine Ali'nin sorgulayan katı sesi eklendi. "Ne oldu?"

Ali geçip karşısında durduğunda bakışları birbirleriyle sarsıcı bir şiddetle çarpıştı. Mızrap'ın cam gibi parlayan gözlerinde gördükleri Ali'nin hiç hoşuna gitmedi. Cevap alamadığında ise aklına direkt en kötü olan geldi, sormaya bir an bile çekinmedi.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin