-6-

3.8K 273 406
                                    

Merhaba!

Bölüm Şarkıları: Raphaelle Thibaut - Distant Future / The Raven - Far From Home

Bölümü okuduğunuz tarih ve saat?

Buraya siyah bir kalp bırakabilir misiniz?

Uçurum'u sevebilecek arkadaşlarınızı buraya etiketleyebilirsiniz.💎

Bölüm sonundaki gevezelik bölümüne davetlisiniz, soruları cevaplayıp düşüncelerinizi belirtirseniz beni çok sevindirirsiniz. Ayrıca profilime bu bölüme dair bir açıklama bıraktım, görmeyenlerin o açıklamayı okumasını rica ediyorum.

➡️SINIRIMIZ 150 OY VE 250 YORUM.⬅️

Keyifli Okumalar!

🍃

🍃

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🍃

Gözlerini açtığında Mızrap, bütün bir geceyi arabada geçirmiş ve arabası ne kadar geniş olursa olsun rahatsız bir yerde uyumuş olmanın beraberinde getirdiği tutulma sebebiyle yüzünü buruşturdu. Uzun boynunu iki yana çevirip hareket ettirmek istedi ancak kemiklerinden yükselen sesler rahatsız ediciydi. Buna rağmen Mızrap zerre rahatsızlık hissetmedi zira bedeni bu tür huzursuz ve sağlıksız uykulara ziyadesiyle alışkındı. Mızrap, kendini bildi bileli hiç başını yumuşacık bir yastığa koyup da derin bir uyku uyumamıştı. İlk zamanlarda bunun sebebi yokluk ve yoksulluktu, sonraları kendine yumuşak yastıklar ve geniş, rahat yataklar alabilecek parası olduğundaysa uykusuzluğa olan tüm açlığı ızdırap dolu kâbuslarla dolmuş, doyurulmuştu.

Artık koskoca adam olmuştu, öyle böyle de değil epey güçlenmişti; o zaman çocukken içinin gittiği, gözünün ve aklının kaldığı her şeyi elde edebilirdi artık. Ancak öyle değildi işte, öyle olmuyordu. Büyümek ve güçlenmek küçükken güzel görünen her şeyin tadını kaçırıyordu. Bir zamanlar gözüne baldan tatlı görünen o enfes yemeklerin tadı çamur gibiydi artık dilinde. Aklında kalan oyuncakların hiçbir manası yoktu gözünde çünkü artık çok daha farklı oyuncaklarla oynuyordu. O yumuşacık yastıkların ve rahat yatakların yerini ise kâbuslar almıştı, geceleri yastığına ya da sevdiğine değil karabasanlarına sarılıyordu. Ve gün geçtikçe kendi varlığı da bir karabasana dönüşüyordu.

Kimi zamanlar ölemeyeceğini, sonsuza kadar ruhuna işkence eden bu leş gibi hayatın içinde çürüyerek dipdiri gezeceğini düşünüyordu. Ölse bile, bir gün birileri şu biçare yakarışlarını duyup da ruhunu bedeninden söküp alsa bile belki de cehenneme bile şükredecekti çünkü oraya bile gidemeyecekti. Belki de Mızrap öldüğünde cehennemin kapısından bile geçemeyecekti; günaha bulanmış ruhu dipsiz, ıssız bir arafta sürgün edilecekti.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin