-43- II

6.1K 445 515
                                    

Merhaba!

Bölüm Şarkısı: Can Gox - Dal Goncayı Bir Sabah

Instagram: matildanindefteri /matildaesteban

Spotify: Matilda Esteban

Askfm: matildaesteban

SINIR 200 OY VE 250 YORUM.

Buraya bir siyah kalp ya da pırlanta bırakırsanız gelecek bölüme ithaf seçeceğim.

Bölümü okuduğunuz tarih ve saati yazmayı unutmayın!

Keyifli Okumalar!

Mızrap Eyşan'la olan telefon görüşmesini sonlandırdıktan sonra yürüdüğü sokakta sola döndü ve bir yokuştan yukarı doğru çıkmaya başladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mızrap Eyşan'la olan telefon görüşmesini sonlandırdıktan sonra yürüdüğü sokakta sola döndü ve bir yokuştan yukarı doğru çıkmaya başladı. Yokuşun üç yola ayrıldığı yer bulunduğu mahallenin merkezi sayılırdı. Mızrap'ın hemen karşısında bir kıraathane ve onun da üstünde yokuş boyu uzanan merdivenlerle ön kapısına ulaşılan iki katlı, ahşap bir ev vardı. Mevsim kış olmasına rağmen koyu renk dış cepheye tezat düşen beyaza boyanmış tahta pencerelerinin pervazlarında çiçek saksıları eksik olmazdı bu evin. Genç adam kıraathanenin önündeki iskemlelerden birisinde oturmuş gazetesini okuyan, çayını yudumlayanlara eliyle selam vererek merdivenlere meyletti, basamakları ikişer üçer çıkıverdi. Kapıya ulaştığında yıllar içinde defalarca kez beyaza boyanmış zile bastı ve içeriden yükselen, anbean kapıya yaklaşan Ali'nin homurdanan sesini dinledi. Çok geçmeden kapı da açıldı, Ali'nin iri bedeni ve uykudan yeni uyandığı için şişen gözleriyle çok daha huysuz görünen suratı Mızrap'ın kadrajına girdi.

"Niye geldin sabah sabah?"

Genç adam arkadaşının sabahları daha da bir huysuz olduğunu bildiği için, "Annen çağırdı," diyerek onu kenara itip içeri girdi. Bir yandan da etrafına bakınıyordu. "Anne, ben geldim."

Gülayşe Hanım'ın önce sesi duyuldu. "Hoş geldin oğlum," deyişinin hemen ardından mutfaktan kafasını uzatıp ayakkabılarını çıkartmaya uğraşan Mızrap'a gülümseyen bir yüzle baktı. "Günaydın."

Mızrap, sabahını Ali'nin huysuz suratıyla karartmak yerine Gülayşe Hanım'ın sıcak gülümsemesiyle aydınlatırken, "Günaydın," dedi ve ayağına terliklerini geçirdi. Bu esnada Ali kapıyı kapattı ve ona bir omuz atarak ayaklarını sürüye sürüye içeri, dosdoğru odasına yürüdü. Uyumaya gidiyordu ancak uyuyamazdı, bir kere uyandı zaman tekrar gözüne uyku girmezdi. Arkadaşının sabahları daha da arşa değen ve katlanılması neredeyse imkânsız hâle gelen sevimsiz huysuzluğuna yüzünü buruşturan Mızrap ise mutfağa meyletti. Kapının önünde durup ellerini pantolonunun ceplerine sıkıştırdı ve keyifli bir tebessümle içeride oradan oraya dönüp duran güzel kadına baktı.

Gülayşe Hanım hiç şüphesiz ki yıllar geçse de güzelliğinden, zarafetinden bir damla kayıp vermeyen hayran olunası bir kadındı. Mızrap itiraf etmeliydi, onu ilk gördüğünde güzelliği karşısında dili tutulmuştu. Çünkü Gülayşe Hanım baştan ayağa ismi gibi, gül gibi bir kadındı. Yıllar akıp gittikçe yer yer ak düşen ama bir zamanlar geceden de kapkara olan saçları hâlâ aynı ahenkle omuzlarından aşağıya isyankâr bir şelale gibi dökülüyordu. Zamanında saçları ne kadar karaysa teni ona tezat beyazdı, inci gibiydi ancak şimdilerde yaşlılığın izleriyle biraz solmuştu, yine de yanakları hâlâ al aldı. Onca zamana, geçen yıllara, omuzlara yüklenen yeni yaşlara ve değişen pek çok şeye inat Gülayşe Hanım'ın değişmeyen tek parçası ise kara gözleri, kara gözlerindeki o anaç, sevgi dolu, şefkatli bakıştı.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin