-23-

6.6K 452 218
                                    

Merhaba!

Bölüm Şarkısı: Mattia Cupelli - Broken Hearts

Keyifli Okumalar!

Seni bir yabancı gibi karşıma alıpbunun dayanıklı bir şey olmadığınısürekli kılınmadığını, çünkü aşkınyapılan bir şey olmadığını,başlangıçta bir melek konduğunusonunda bir kelebek öldüğünü,yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatınbir korkular ve alışka...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Seni bir yabancı gibi karşıma alıp
bunun dayanıklı bir şey olmadığını
sürekli kılınmadığını, çünkü aşkın
yapılan bir şey olmadığını,
başlangıçta bir melek konduğunu
sonunda bir kelebek öldüğünü,
yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın
bir korkular ve alışkanlıklar bütünü
olduğunu,
bütün bunları sana
nasıl anlatacağım? 

/BirhanKeskin

Mızrap elleri ceplerinde, pencerenin önünde duruyordu. Gece gözlerinin önünde uzayıp gidiyor, kıyıdan köşeden bir son bulup gündüzü yok oluşuna ulak edemiyordu. Bulutların arasında ince, parlak şimşekler ışıldıyor, gürültüleri şehri kökünden sallıyordu. Yağmur şifa gibi değil, ceza gibi yağıyordu yeryüzüne. Her damlası insanların bin bir türlü günahlarına sözcüydü. Herkes kendi günahının renginde görüyordu yağmur damlalarını. Neredeyse yirmi senedir Mızrap, yağmur damlalarını hep kan kırmızı görüyordu. Onca sene olmuştu onların o saydam güzelliklerine şahit olmayalı. Ömrü boyunca bir kez bile deniz görmemiş bir insanın hüznü ve kırgınlığı vardı içinde. Oysa yağmurunu kana bulayan da yine kendisiydi.

Hayatında ilk kez pişman olduğunu ve korktuğunu hissediyordu Mızrap. Vicdanı ince bir çığlıkla sızlıyordu içinde bir köşede, nerede olduğunu bulup susturamıyordu onu. Aslında sustursa da fayda etmeyeceğini biliyordu. Eyşan'ın, yıllardır gün yüzüyle görmediği berrak bir yağmur damlasını andıran suretini gördüğünde, küllerinden yeniden doğacaktı vicdanı ve fısıldayacaktı kulağına o yıkan sesiyle. Sen bir katilsin.

Önceki gece iradesini koruyamayarak Eyşan'a attığı adım bir balyoz gibi düşmüştü üstüne, eziyordu Mızrap'ı. Kendi enkazının altından elini uzatıp yardım bile dileyemiyordu ki, kadının karşısına çıkacak yüzü kendinde nasıl bulacaktı? Öylece arkasında bırakıp gitmişti onu, karşısına çıksa nasıl bir tepki alacağından korkuyordu. Vicdanı vurgun gibi çarpıyordu kulaklarına.

Ya sen, Eyşan'ı öldürürsün. Ya da Eyşan, seni öldürür.

Gözünü kararttığı ve bastonu ele geçirip içindeki silahı kullandığı o gece, girdiği yolun sonunun bir uçurumun yamacı olduğunu kestirememişti Mızrap. Yükseldikçe yükseleceğine inanmış, bir daha ezilen olmayacağını sanmıştı. Haksız da sayılmazdı, her şeyin en tepesindeki o tahtta oturuyordu şimdi. Arkasından fısıldananlar bu defa onu ezen cümlelere gebe değildi. Gecelerin efendisi diyorlardı ona. Çemberin lideri ve şeytanın elçisi. Yine de Mızrap, Eyşan'ı tanıdığı günden bu yana yükseldiği o arştan tasavvur edilemez bir hızla düştüğünü hissediyordu. Şeytan'ın cennetten kovuluşu gibi. İstanbul gecelerini saran ve sarmalayan o kuzguni siyah kanatları kırılmış, yakılmış gibi. Uçup yeniden erişemiyordu sahip olduklarına. Süzülüyordu boşluğun içinde, çığlıkları boğazına düğümlenip nefesini kesiyordu. Sonu uçurumun dibinde paramparça bir ceset olmaktı. Ne zaman çakılacağını bilmiyordu.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin