-45-

4.8K 377 565
                                    

Merhaba!

Bölüm Şarkısı: Can Gox - Dal Goncayı Bir Sabah

Instagram: matildanindefteri /matildaesteban

Spotify: Matilda Esteban

Askfm: matildaesteban

İthafları yorumlardan seçiyorum!

Keyifli Okumalar!

Gözde, bilgisayarının klavyesi üzerinde öylece sabit duran parmaklarına, tırnaklarını süsleyen şarap rengi ojelerine baktı ifadesiz gözlerle

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözde, bilgisayarının klavyesi üzerinde öylece sabit duran parmaklarına, tırnaklarını süsleyen şarap rengi ojelerine baktı ifadesiz gözlerle. İşleri bittiğinde o gece nöbetçi olduğu için bilgisayarını aldığı gibi ortak salondaki geniş masanın bir köşesine kurulmuş, uzun süredir üzerinde durduğu yeni makalesiyle ilgili çalışmaya başlamıştı. Gece boyu birkaç kez bulunduğu yeri terk etmiş, birkaç hastayla ilgilenmiş ancak eninde sonunda tekrar bilgisayarının başına geri dönmüştü. Beklenmedik ve insanı tedirgin edecek kadar sakin bir nöbet geçiriyordu, bu sükûnet onu boğuyordu. Çalışmalarına da odaklanmakta epey güçlük çekiyordu doğrusu, kafasının içi alabildiğine başka ve alakasız meselelerle doluydu.

Koray'la görüşmeyi inatla, onu ne kadar çok özlüyor olduğuna aldırmadan ve bu sefer buna boyun eğmeden reddediyordu. Açıkçası Koray'ın da onunla iletişim kurmaya çok hevesli gibi göründüğü ya da davrandığı söylenemezdi. Eyşan'la kavga ettikleri o Pazar gününün ardından Gözde'yi yalnızca üç kez aramış, aramalarına yanıt alamadığında da havlu atarak daha fazla ısrarcı olmamıştı. Oysaki Gözde çabalasın isterdi, kendini izah etmeye çalışsın, böyle kolay vazgeçmesin isterdi. Ancak Koray değil Eyşan'dan özür dilemek, Gözde'yle bile görüşmeye tenezzül etmiyordu. Ve bu durum Gözde'nin içinde bir kara delik gibi genişliyor, genç kadına katlanılmaz bir acı veriyordu.

Hiç böyle değillerdi. En azından lisede ve üniversitenin ilk yıllarında hiç böyle değillerdi. Koray böyle kaba, böyle ağzından çıkanı kulağı duymaz, kırıcı bir adam değildi. Evet, yaramaz bir genç adam olduğu gerçeğini kimse inkar edemezdi ancak o ne Eyşan'a ne de Gözde'ye böyle acımasız olamazdı. En azından eskiden olamazdı. Fakat yıllar geçtikçe değişmişti, aslında büyüyen ve olgunlaşan her insan gibi karakteri yerine oturmuştu. O her an espriler yapan, Gözde'yi kıskandığını her an ve her yerde belli etmekten asla çekinmeyen, Eyşan'ı erkek sinekten bile sakınan o genç delikanlının yerini mesleğine bağımlı, katı ve anlaşılması imkânsız takıntıları olan bir adam almıştı. Aslında meslek aşkı Dündar ailesinde genetik bir sorun olarak ele alınabilirdi. Eyşan ile Koray bu açıdan ebeveynlerine, özellikle babalarına epey benziyorlardı. Öte yandan Eyşan sadece bu konuda babasıyla benzerlik gösterirken Koray baştan ayağa Aziz Dündar'a evrilme yolunda emin adımlarla yürüyordu. Amcasını ve babasını kendine rol model aldığı gün geçtikçe daha da aşikâr oluyordu, itiraf etmesi gerekirse bu durum Gözde'yi tedirgin ediyordu.

Aziz Dündar ve onun kardeşi, Koray'ın da babası olan Atıf Dündar kötü insanlar değildi elbette. Hatta Atıf Dündar, abisi Aziz Dündar ile kıyaslandığında onun yanında oldukça sevecen, sıcakkanlı bile kalabiliyordu kimi zaman. Oysa Aziz Dündar demir bir duvar gibiydi. Koray'ın gün geçtikçe sertleşen çehresi ve mizacı, duygusuzlaşan bakışları, sadece siyahı ve beyazı görüp diğer renkleri inkâr eden vicdanı, önyargıları tıpkı amcasına, Aziz Dündar'a benziyordu. Bu dönüşüme sebep olan şartları görüp anlamlandırabiliyor olmasına rağmen Koray'ın dönüştüğü bu yeni adamdan kimi zaman ürküyordu Gözde. Aziz Dündar'dan da ürker, korkardı.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin