-19-

7.4K 452 245
                                    

Merhaba!

Bölüm Şarkısı: Florence + the Machine - Seven Devils

Keyifli Okumalar!

Hiçbir çocuk, kötü olmak için doğmazdı gaflet dolu dünyaya

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hiçbir çocuk, kötü olmak için doğmazdı gaflet dolu dünyaya. Ama sonrası tercih meselesiydi işte. Bir şeyler, göğsünüzün ortasında bir cehennem oyacak kadar korkunç şeyler yaşardınız ve önünüze iki seçenek sunulurdu. Ya iyi bir insan olmayı seçip sefil hayatınızın kirli sokakların hangi köşesinde sonlandırılacağını bekleyerek yaşardınız, ya da karanlığın yanına yanaşıp ellerinizi kana bulayarak hayatta kalmaya çalışırdınız. Dışarıdan bakan, dünyanın tozpembe bulutlarında yaşayan insanlar için karanlığı seçen taraf daima daha kolaya meyledenler gibi görünürdü. Daima yargılanır, hep küçük ve alçak görülürlerdi. Ancak her iki seçenek de birbirinden beterdi.

Mızrap o dünyanın içine doğmuş, İstanbul'un ara sokaklarında çocukluğunu çürütmüş, iyi kalmak için çabaladığı her an ellerinin daha çok kana bulandığını görerek karanlığa boyun eğmişti. Özünde her iki seçenek de beraberinde ölümün sinsi nefesini sürükleyen, iki ucu pis değnekten farksızdı. İyi olmak için mücadele etseniz bile, hangi çocuk hayatta kalma içgüdülerine engel olabilirdi ki? Mızrap olamamıştı. O günden bu yana kanı, karanlığı, günahlarını ve cehennemi bir zırh gibi kuşanmış; her geçen gün daha da büyük kıyımların altına imzasını atmıştı.

Hiçbir çocuk kötü bir insan olmak için doğmazdı. Bu insanların karakterleriyle, deneyimleriyle ilintiliydi. Lakin Mızrap Kızıltan hayatta kalmak için savaşırken, kötü olmaktan bir an bile pişman olmamıştı. Zira hiçbir zaman iyi ve güzel bir dünyadan haberi olmamıştı. Mızrap Kızıltan'ın daha isimsiz bir bebekken bile, iyi bir adam olamayacağı belliydi.

Onun, ardında bir kıyamet sürükleyen doğumu müjdelendiğinde, belki de en çok şeytan sevinmişti bu habere. Karanlık, daha doğmadan el sürmüştü kaderine. Şeytan üflemişti Mızrap'ın nefesini, ızdırap dolu zincirlerini dolamıştı ömrüne. Mızrap Kızıltan, daha doğmadan ferman olmuştu annesinin katline. Daha doğmadan şeytan, onu seçmiş ve adına elçi demişti. Gecelere efendi, şeytana elçi. Benim elçim. Cehennemimin en acımasız ateşi, koru, azabı, ızdırabı, günahların ve dünyanın en ilkel, en merhametsiz yüzü. Ölümün koyu karanlık sesi, kanın cehennem ateşinden nefesi.

Mızrap Kızıltan doğarken bile peşinden mevt getirmişti dünyaya. Onunla doğmuş, onunla büyümüştü. Ölüm, onun en hakiki yoldaşı, dert ortağı ve dahi hasmıydı. Kimi zaman savaştığı, kimi zaman omuz omuza mücadele ettiği iki farklı kıtasıydı. Mızrap nefes aldığı müddetçe, ölümün onun ruhunda hüküm sürmemesi imkânsızdı.

Ve artık şeytan bile, yarattığı bu canavardan korkuyordu. Şeytan bile onu kontrol edemiyor, emredemiyor, hükmedemiyordu. Mızrap Kızıltan, şeytana bile diz çöktüren bir kıyamete dönüşüyordu. Ardında bir pelerin gibi sürüklediği onca kıyım, kendi elleriyle boynuna doladığı urganın kan kırmızı çehresi ve kaburgalarını saran kendi cehenneminin ateşi; şeytanın kötülüğüne bile boyun eğdirecek kadar arşa eriyordu. Şeytan bile, Mızrap Kızıltan'ın merhametsizliğinin ve korkulan şanının gölgesinde, hiç kalışını eli kolu bağlı izliyordu.

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin