5, message

6K 598 281
                                    

Namjoon ile konuştuktan sonra zamanın nasıl geçip gittiğini anlayamadım. Jungkook ile Soo'da düğüne kadar olan gecelerde olacağı gibi gezmiş ve birbirimiz hakkında bilgiler edinmiştik. Bang Si Hyuk bana nasıl Sengalı olunacağını, dillerini, kültürlerini ve daha fazlasını öğretmişti... Kralı, kraliçeyi, leydileri ve prensleri... Hepsini. Fakat Jeon Jungkook'u değil. Jungkook üç yaşlarındayken Bang Si Hyuk, kral tarafından bana Senga kültürünü öğretmek için seçilmiş ve Conall'a ailesiyle yerleşmişti.

Sonraki her Senga'yı ziyaretinde bana prenslerin yeni huylarını söylemişti. Her seferinde Jeon Jungkook hakkında küçük bilgiler verirdi ve bu beni hep meraklandırırdı. Dün gece en sevdiği meyveden tutun da en sevdiği renge kadar hepsini öğrenmiştim. Ve bu beni mutlu etmişti.

Odama çekildikten sonra aileme ilk günümle ilgili izlenimlerimi anlatan bir mektup yazdım ve bir muhafızla sabahleyin yolladım. Şimdi ise uzun kahvaltı masasına oturmuş ve yeğenleri ile oynayan prensleri izliyordum. Kral ve kraliçe henüz gelmemişti.

Jin'in bir oğlu, bir de kızı vardı. İsimleri Yugyeom ve Dahyun'du. Yugyeom ile eğlenmeyi gerçekten sevmiştim ve şimdi karşımda amcalarına güzel güzel sırıtırken yanaklarını kopartana kadar ısırasım gelmişti.

"Prenses!" diye bağıran Yugyeom'un önce kime dediğini anlayamadım çünkü kız kardeşi ve Hoseok'un da kızı prensesti.

"Prenses!" diye tekrar seslendiğinde bu sefer tonlaması azarlar gibiydi. "Bana mı sesleniyorsun, Yugyeom?" diye sorduğumda küçük beyaz dişlerini göstererek sırıttı ve "Senden başka bir prenses yok ki, noona..." dediğinde daha fazla dayanamamış hızlıca karşımdaki sandalyesinin yanına varmış ve bir anda avuç içlerimle yanaklarını mıncırmaya başlamıştım.

"Yaaa! Noona! Bırak!" diye elimden kurtulmak için çabalamaya çalıştı. Etraftaki gülüşme seslerini duyuyordum. "Bırakamam Yugyeom~ah... Çok tatlısın."

Bir anda ellerimden kurtuldu ve kaşlarını çatarak bana baktı. "Noona!" dediğinde canını yaktığımı düşündüm bir an fakat sonra, "Eğer yanaklarımı sevmek istiyorsan amcamla değil benimle evlenmen gerekiyor!" diyerek isyan etti.

Ona şaşkınla bakarken Taehyung ve Jimin kahkahalarla gülmeye başladılar. Yoongi'nin oğlu Jinyoung sandalyesinden hızla kalktı ve yanımıza büyük bir kıskançlıkla geldi.

"Hayır, Yugyeom! Prenses benimle evlenecek..." diyerek çocukça kollarını göğsünde birleştirdi.

Çaresizlikle onlara bakarken içeriye kral girdi ve "Üzgünüm çocuklar ama prenses kesinlikle amcanız ile evlenecek." dedi ve gülerek yerine geçti. Jinyoung ve Yugyeom dudaklarını büzerek krala baktılar. Ben de ikisinin yanaklarını sıktıktan sonra yerime oturdum. Yemek servisi kraliçenin de yerine oturmasıyla başladı. Senga yemeklerine alışmaya başlamıştım. Büyük bir coğrafyaya yayılan bir imparatorluk olduğu için yemek çeşitlerinin sayısı fazlaydı.

Kral, "Afiyet olsun." diyerek yemeğe başladığında sağ taraftaki chopsticklere uzandım. "Seni Senga yemeklerine oldukça alışmış gördüm, Rosie." diyen krala hafifçe gülümsedim ve "Bang Si Hyuk öğretmenim bana nasıl yemek yiyeceğim hakkında oldukça dersler verdi ve yemeklerinizi tatma fırsatı da o sırada buldum efendim." diye cevap verdim.

Kral başını onaylar anlamda salladı ve "Si Hyuk'u sana öğretmen olarak seçmekte oldukça iyi karar vermişim. İşinin ehlidir ve kültürümüze de oldukça hâkimdir. Seok Jin'in ilk eğitmeni oydu." dediğinde Jin onu onaylarcasına birkaç mırıltı çıkardı. Ben de yine gülümseyerek karşılık verdim ve yemeğime odaklandım.

a queen and her tearsWhere stories live. Discover now